Ozan odasında yarınki derslerin hazırlığını yapmış henüz ranzasına uzanmıştı ki oda arkadaşı yabancı dillerde okuyan Hakan gülerek odaya girmiş,
-Koçum nasılsın bu gün,acı var mı acı demişti.Ozanın arkadaşları arasında duygusallığı bu espiriye konu olurdu.Kızdı önce,sonrasında ,
-Oğlum sizin işiniz gücünüz yok mu?Hep gırgır,hep tantana...
-Bozulma hemen be Ozanım,biliyorsun gurbette başka türlü hayat çekilmez.
-Biliyorum aslında da...gerisini getirmemişti Ozan, Hakanın gönül alıcı sözünden sonra.
-Bu gün bir olay mı yaşadınız,bütün üniversitede çalkalanıyor.Senin ve Alparslanın adı geçiyor.
-Hayırdır,nasıl bir olaymış bu...
-Şu başbelası kızla kapışmışsınız galiba...Şermin miydi neydi adı...
-Yoo kapışma değilde,bulaşma diyelim istersen.Zilli yoldan geçerken laf attı Alparslana,o da cevabını verdi,Yanındaki beyefendilere dokundu...Biraz ağız dalaşı oldu sadece biraz da moral bozukluğu.Kahpeliğe bak ki olayı da çarpıtıyorlar.Yanlarındaki eksiketeğe sahip olamayıp çamurluğuna kılıf arıyorlar.
-Zor be dostum sizin işiniz.Bir yandan düzenle boğuşuyorsunuz diğer yandan bu çarpık düşünceli insanlarla.İyisi mi siz de sevgençli olunuz.Bak benim gibi...Hakan bu son sözü söylerken gülüyordu bir yandan.HERŞEYLE DALGA GEÇEN BİR YAPISI VARDI HAKANIN.
Elbise eskitir gibi sevgili eskiten biriydi Hakan.Bir çıktığı kızla bir daha çıkmaz ,yakışıklı dalyan gibi bir delikanlıydı.Ozan zaman zaman uyarır``Sakın ha bizim limanda durmayasın``diye takılırdı.Şeytan tüyü vardı sanki.Onun bu yapısını çoğu kız bilirdi de onun oltasına takılmadan edemezlerdi.Hakanla sohbet ederlerken İlahiyatta okuyan İlyas da geldi yan odadan...O güzel Karadeniz ağzıyla``Noluyor da uşağum gürültünüz şamatanız...allah versin allah versin.``diyerek gelmiş ve Ozanın yanına oturmuştu.O da duymuştu gün içinde yaşananları...
İlyas aslında her ne kadar karadeniz doğumluysa da aslen Irak Türkmenlerindendi.Türkçü görüşe yakın ,sempati duyan bir ilahiyatçı olma özelliği vardı.Zaman zaman okulunda Şamanistlikle suçlanmış,kültürüyle,bilgisiyle hepsinin üstesinden gelmişti.Özellikle bu görüşe yapılan saldırıyı duyduğu için aslını öğrenmeye gelmişti.Hatta Ozanın kulağına eğilerek,
-Dostum,bir durum bir tehlike varsa anında gardımızı alalım.Sanmasınlar ki burda iki kişisiniz.Bu davaya inanan onlarca kişiyi toplar bu şehri başlarına yıkarız.Bu ülke ,bu bayrak,bu vatan bizim ,üç tane soysuza boyun eğemeyiz bilesiniz.
Ozan duygulanmıştı iki yıllık çaba ve emeğin sonunda gerçekten üniversite gençliği arasında Atsızın ruhu dirilmiş onlarca yeni Atsızlar yetişmişti.
-Sağolasın dostum,yok şu an için bir saldırı...olursa gereğini yaparız.Bu günkü kendini bilmez bir hatunun densizliğiydi yalnızca.Cevabını aldı ...Ha bu arada yakında bu davaya inanan Türkçü şuuru ve sempatisi olan kişilerle bir toplantı yapacağız yakın bir zamanda tüm arkadaşları organize etmek ve davet etme görevi senin.
-Başım üstüne gardaşım,sen nerde ne zaman olduğunu söyle yeter.Ha bir de o aşufteye bir ders verilecek mi...
-Evet,ama ilgili kişi yani saldırıya hedef olan Alp dede verecek dersini .Onun için müsterih olun sizler.Elbette yaptığı yanına kar kalmayacak.
-Ohhh be gardaşım valla içimi rahatlattın da...Gülüştüler bir süre sonrasında uzun uzun hayallerden bahsettiler gecenin geç vaktine kadar sohbet ettiler.Günün ilk ışıklarıyla İlyas odasına giderken Hakan çoktan hülyalara dalmıştı bile...Ozan son sigarasını da yaktı uyumadan önce...
Sabah çok çabuk oluvermiş gibi geldi ,gözlerini açınca Ozan...Bir süre yatakta döndü durdu,biraz daha uyuyabilir miyim diyerek ama imkansızdı.Hem yaşadıkları hem de Alp dedenin sözleri uyutmuyordu,uyuyamıyordu.Yanıbaşındaki ranzada uyuyan Hakana baktı,kıskandı onun uyuyuşunu...Yataktan çıktı ,pencereye doğru yürüdü.Günün bu saatlerinde şehir muhteşem görünürdü .Biraz etrafı seyretti;Birkaç belediye otobüsü,bir salepçi sokağın parka bakan yanında da birkaç sokak köpeği oynaşıyordu.``Şehir uyuyor daha``dedi kendi kendine.Saatine baktı okula gitme vaktine çok vardı...İyisi mi dedi ben üzerimi giyinip ,kahvaltımı yapayım,belki o zamana birkaç arkadaş daha uyanır da can sıkıntısından kurtulurum.
Üzerini giyinip henüz yurttan dışarı çıkmıştı ki arkadan bir ses duydu.Dönüp baktığında İnciydi bu...Gözüne çöp mü düştü bu kızın,sabahın köründe ne işi var da yola düşmüş.diyerek ona doğru yürüdü.İnci de kendine yaklaşmıştı gülerek,
-Hayırdır Ozan, sabah sabah nereye böyle.
-Hiç ,nolduysa erken uyandım,içimde de bir sıkıntı var tarifsiz.Biraz yürüyüp açılacaktım,faydası olur diye.Beni bırak da sen,hayırdır bu saatte ayaktasın.
-Hiç sorma Ozan,büyük bir sıkıntım var,uyuyamadım sen gibi.
-Yürüyelim o zaman ,hem konuşur dertleşir hem yapacağımız bir şey varsa...
-Olmaz olur mu,seni görmesem Alp dedenin yanına kadar gidecektim.
Bir yandan şehre doğru yürürlerken bir yandan da sohbete devam ediyorlardı.Ozan,
-Sıkıntın ne inci,neden Alp dedeyi arayacaktın,yapacağım bir şey varsa...
Ozan soruları ard arda sıralamıştı. İnci ,
-Anlatayım Ozanım anlatayım.Geçenlerde babama bir mektup yazmıştım.Biz Alp dedeyle nişanlandık diye.Ozan iyice şaşırmıştı.Oysa Alp dedenin ve İncinin en yakın dostuydu.Böyle birşey olsun da haberi olmasın.Bozuldu hem...
-Eee,dedi.Ses tonundan Ozanın bu habere bozulduğunu hissetmişti İnci,
-Ya dostum hemen bozulma,önce bir dinle bakalım.Sana bu gün haber verecektik Alp dede öyle istemişti.Ancak babamdan dün bir telefon aldım ki,adam köpürmüş.Bugün buraya geliyor.Ne yapacağımı bilmiyorum.Kesin ya kıyamet kopacak ya da...
-Ya da,ne olacak İnci...adamı çatlatırsın yahu.
-Ne olacak belki evlatlıktan reddedecek...Ne yapmalıyım dersin.
-Bence korkuların yersiz.Hiçbir baba ,ne kadar kızarsa kızsın evladını sokağa atmaz.O gelinceye kadar kızgınlığı öfkesi biter ,sen merak etme...Olmadı alırız öfkesini.
-İnşallah dostum ,inşallah ...derken İncinin gözlerinden korku hissediliyordu.
Konuşarak her zamanki takıldıkları pastahaneye gelmişler ve siparişlerini verip sokağa bakan pencerenin yanına oturmuşlardı.Ozan rafadan yumurta birkaç dilim peynir ve zeytin istemişti.İnci ise tere yağ ve bal ile birer bardak çay istemişti.
Önce plan yaptılar ,kızgın babayı nasıl karşılayacaklarını,İnci terminalden gidip alacak sonra bu pastahaneye getirecek.Burda onları Ozan karşılayacak,sohbet edip öfkesini kızgınlığını almaya çalışacak ,birkaç saat sonra Alp dedeyle karşılaşmaları bir tesadüfmüş gibi sağlanacaktı.
İnci planı uygulamaya koymuş.Ozana düşen görev ise öncesinde Alp dedeyi bulmak ve planı anlatmak olmuştu.
 
( Katil 10 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 29.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu