Bugün, üzerimde tarif edemediğim bir kırgınlık ve yüreğimde bir sıkıntı var. Oysa, severim eflatunî sabahları. Hele, çayımın üzerinde yükselen buğu ;güne başlarken ayrı bir haz olur benim için. Lakin bugün öyle değil. İçten bir tebessüme, okkalı bir merhabaya o kadar ihtiyacım var ki anlatamam…
Hani diyor ya eski bir şiirde , “Dost bîvefa, felek bî-rahm, devran bî-sükun; dert çok, derman yok, düşman kavi, talih zebun. ...” sanki, benim şu anki haleti ruhiyemi tasvir ediyor şair.



Tüm bunların üstüne, kapalı bir hava var Ankara’da. Ağaçlar, sonbahara hazırlanma eşiğini çoktan geçmişler. Mat bakışlarla bulutları seyrediyorlar. At kestaneleri, eteklerindeki taşları döküyor, şikayetleri havadan mı devrandan mı anlayamıyorum. Ortada ne serçe ne güvercin var. Sadece, çatıların üzerindeki bacalar ve çanak antenler; abus çehrelerini çevirmişler üzerime dik dik bana bakıyorlar. Çayımdan bir yudum almayı neden sonra akıl edebiliyorum. Çayın kekreliği ile yüzümü buruşturuyorum…



Sonra, çocukluğumda eski bir gazetenin logosu altında yazılı olan “ Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır.” Sözü aklıma geliyor, biraz ferahlıyorum. Bir anda imdadıma Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin dörtlüğü yetişiyor. “Hak şerleri hayr eyler./Zannetme ki gayr eyler./Görelim Mevla neyler ./Neylerse güzel eyler.”diyorum. İçime bir eflatuni sabah ışığı doğuyor.
Sarı yapraklı ağaçlar erguvanlarla donanıyor.



Bu rahatlamadan sonra, Efendimizin (sav) Taif’ te çektiği sıkıntılar geliyor yadıma. Girizgâhta belirttiğim şikayetlerimden pişman oluyorum, utanıyorum. Bir burukluk çöküyor yüreğime... Her şeye rağmen beddua etmeyen efendimizin sabrına, âlicenaplığına hayran kalıyorum. O ne muhteşem ne mübarek bir Resul ki Cebrail as, “İste şu Taif’i yerle bir edelim taş taş üstünde kalmasın .” sözüne, cümle hüznüne rağmen “hayır ben rahmet peygamberiyim “ diyor. O zaman, bizim hiç şikayete hakkımız yok… Varsın “Dost bivefa ,felek bi-rahm,devran bi-sükun ;dert çok hem dert yok, düşman kavi talih zebun." olsun.



Bugün de gözlerimi dünyaya açabildiğim , yürüyebildiğim, konuşabildiğim, sabah kahvaltı sofrasında eşimle çocuğumla çayımı sağlıkla yudumlaya bildiğim, işime ulaşabildiğim için şükürler olsun. Öyle ya “Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıtçtır.” Şekvayı rafa kaldırıp eflatunî bir sabaha merhaba diyorum. Kendim dahil herkese, her şeye merhaba diyorum. Merhabamız ve günümüz bereketli olsun.
Ankara,08.10.2010 İ.K


( Efaltuni Bir Sabah başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 8.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu