***TRABZON’UMA DAİR***
yağmurun ülkesinde,
denizin mavisi ve dağlarının yeşili sarmaş dolaş
yalçın bir duvar gibi yükselen ormanlarla kaplı etekleri,
dünyanın ender bulunan çiçek ve çam çeşitleriyle,
vâdilerinin ve yaylalarının doyumsuz güzellikleriyle
yeme,içme kültürünün farklılık ve zenginliğiyle
irili,ufaklı şelâleler cennetidir Trabzon’um
Teri topuğundan çıkana kadar çalışan,
gülen bir genç kızın yüzü gibi sevimli insanımın ruhu.
fırtınanın kollarını andıran kader çizgileri yer etmiştir alınlarında
ve ellerinin ayalarında insanlarımın
Ne zaman yaylalarıma adım atsam,
kayanın üzerindeki bir demet “yayla kovan çiçeği “
tebessümle karşılar beni
karlı zirvelerinden, denizin mavisine kadar
eteğindeki çiçeklerle gelini hatırlatır
eğlencelerinde ılık esintiler gibi,
“etmiyelum sevdaluk,edenler yaşamadi”
kemençenin nağmesindeki büyü bütün yeşil vadileri sarar bedeninden
…
Geri dönüşte,
döndüm yönümü boğazının güzelliği büyüleyici,
muhteşem düşler beldesi Çaykara’mın
deresinden yukarı
tebessümler bıraktım can toprağıma ve ağlamaklı gözlerle
“insan doğduğu toprağa benzer” deyişim boşuna değil…diyerek…
…
Ey güzel memleketimin insanları:
kalbimizde açan mavimizin solmaması için
bütün ışıklarını açalım gönlümüzün
mevsimlerle örülü bu güzel yurtta,
hepimize yetecek kadar sevgi var
….
Evet,ben,
Onurlu bir ülkenin,
gururlu ,
Trabzonlu bir evlâdıyım
…
Uzun süredir gitmediğim ,
gidemediğim şehrimin kokusudur burnumun direğini sızlatan…şimdi…