Buza kesti sular erguvanlar üşüyor.
Düşüyor bir bir kırlangıçlar.
Ebabiller kıskanıyor.
Duha vakti dua.
Lâ,
Yalnız başına anlamsız değil;
Gittin, buz gibi ellerim.
Çayım acıdı sensiz.
Bardaklar billûr bİllûr bakmıyor artık.
Güvercinler hu çekerken içim gidiyor.
Gittin dallarım gövermiyor.
Lâ ilahe diyorum gülümsüyor gökyüzü.
Yıldızlar ondan başka yok diyor…
Buza kesse de sular,
Lâ’ yı seviyorum.
İllallah’a çıkıyor yolum.
Yoktur “O”ndan başka ilah,
Çok şükür biliyorum.
Çarpılıyor Ebreheler,
Devran dönüyor.
Geceyi kuşanıyor vakit,
Bir ay doğuyor hurma dallarının arasından.
Kan sızıyor yarasından sevenlerinin.
Medine’nin bağrında bir öksüz.
Kolları cihanı kuşatıyor…
Lâ’yı seviyorum.
Ardı sıra sevgililer geliyor.
İbrişimden bir vahdet düğümü atıyorum zamana.
Melekler zamana duada.
Mevla asra yemin ediyor.
Hüsran akşama eriyor … Sabır ipekten kumaş.
Dut yaprağı atlas.
Koruktan helva yapıyor helvacı dede…
Acı çayıma bir tat veriyor gülüşün.
Hayal aynasında hayalin gülüyor…
Bir elif miktarı tutabilsem ellerini,
Ömrüm bitiyor…
Ankara,16.10.2010 İ.K