Zaman denen tarlaya düştüğünde darısı
Filizlenir acılar mevsim azaba döner
Papatyanın üstünde solar akı sarısı
Özgürlüğün simgesi kendi od’unda yanar
Karınca su taşırken, o titreyen diziyle
Tarih tekerrür eder, İbrahim’in gözüyle
Yusuf kuyuya düşer, Züleyha’nın sözüyle
Ruhta kuraklık başlar, rahmet yağmuru diner
Dizlerinin dibinde esir eder vuslatı
Yıldızları söndürür onun zulmü kasveti
Sebebi fasıl olur kaybettirir hasleti
Güneşin yüreğinde bitimsiz akkor söner
Adı “hasret” olsa da sureti çekendedir
Bülbülün lal dilinde gülde ki dikendedir
Aslı’dan ayrı düşüp kendini yakandadır
Onun düştüğü yürek makbere canlı iner
Öldürmez belki amma kötüsüdür zehirin
Kaybına sebep olur en belirgin zahirin
Şairin çığlığıdır, her yerinde şiirin