Kaçık bir yaşam mıydı yoksa gözümle gördüğüm ellerimle dokunduğum her şey

     İnsan hayatında bazen yalnızlıklar en iyi dost olabiliyor.

     Böylesi yapayalnız bir günü yaşamak mutsuzluğun ta kendisi miydi, yoksa mutsuz bir zaman dilimini öğreten bir öreticimiydi mutluluğun kapısını aralayan Biliyorum o kadar sevenim olmasına rağmen Tanrı o yapayalnız anı mutlu olmam için mutluluğun değerini anlamam için yaşatıyordu

 

      İnsan hayatında bazen en iyi dost yalnızlıklar olabiliyor.

 

     Bir sonbahar günü şiddetli bir yağmurun ardından yaprakları yağmurla ıslanarak gölgelerinde saklamaya çalışan ağaçların cansız görünen dalarına can veren güneş ışıklarının yerdeki yapraklara çarpmasıyla yaşama bambaşka güzellik katarken belkide o yaprakların üzerinde ağaç altında kol kola gezen iki genç sevgilinin gülüşleri daha da heyecan katıyordu yaşama. Şehir bambaşka güzel ve canlıydı bu gün insanlar bambaşka yaşam doluydu. Bütün bu güzellikleri seyrettiğim odamdaki pencerenin camlarını yavaş yavaş bir buğu kaplıyor, sanki Tanrı yalnızlığımı o kısacık zaman biriminde hiç kimseyle paylaşmamamı istemiyormuş hissini yansıtıyordu.

 

     Yalnızlığımı omuzlayarak pencereden uzaklaşıyorum odanın sessiz noktası olarak tabir ettiğim kitap okumak için kullandığım köşedeki kanepenin üzerine uzanıyorum. Yapayalnız, mırıldanmak istediğim şarkının sözlerini bile hatırlamak istemeden, sessizce yalnızlığımla baş başa kalıyorum, gözlerimin dikildiği tavanda  yaşamın anlamını arıyordum. Öylesine uzaklaşıyorum ki kendimden anlatılması tarifsiz bir düşünce karmaşası yaşıyorum.

 

       Güneş; ışıklarını pencerenin perdelerinden geri çekerken o can alıcı sihriyle odaya bir hüzün rengi hakkim oluyor. Sevgiliye duyduğum hazzı, dostlarıma duyduğum sevgi yüreğimdeki karmaşık duygulardan sıyrılmaya çalışırcasına netleşmeye başlıyordu. Hayatımda sevdiğim ama aşık olamadığım kaç kadın geçti kalbimden ya yüreklerini kırmamak için onlara şiirler yazdığım kalpler tarifi bile can alıcı duygulardı, o kadar çok seviyordum yaşamı, o kadar çok seviyordum hayatta yaşanan olayları. Evet hayatı bütün yönleriyle seviyordum acısıyla tatlısıyla bütün olaylarıyla ayrıldığım sevgilinin verdiği acıyı da seviyordum, biraz sonra kapımın zilini çalacak olan sevgiliyi de seviyordum. Peki neden Tanrının bana verdiği yalnızlık, cezamıydı yoksa mutluluğun kapısını aralamak için bir günümü bir gecemi feda etmek mi? Bir sonbahar sabahının can alıcı kıpır kıpır saatlerini gecenin karanlığına bırakırken kulaklarım kapı zillinde gözlerim kapıyı usulca aralayıp yalnızlığımı bölecek sevgilinin hayaliyle parlıyor. Karanlık iyice çökmüştü şehrin üzerine, güneş evlerin penceresinden odaları aydınlatan ampullere bırakmıştı görevini, Üç beş kişilik sıcak sohbetlerle yalnızlıklar bölünüyordu dört duvar arasında, ben ise hala yapayalnız geleceğinden emin olduğum o sıcacık gülüşü bekliyordum. Karmaşık düşlemlerin verdiği yorgunlukla uyuyamadığım boylu boyuna uzandığım kanepenin üzerinden kalkıp pencereden şehrin karanlığına beni sürükleyen sokakta çöp kutusunu karıştırırken düşüren sokak köpeği oldu.Koskoca sokakta yapayalnız boynundaki tasmanın kurumuş çamur lekeleri içinde olması bir önceki şiddetli sonbahar yağmuruna tutulduğunu gösteriyordu.Bütün şehrin ışıkları sönmüştü artık.Yalnızlıkları iki kişilik sarılmalar bölüyordu, iki kişilik düşler.

 

       İstediğini bulabilmiş miydi yoksa bulamadan mı kaybolmuştu karanlığın kucağında az önceki zavallı köpek, o da sokağı yalnızlığıyla baş başa bırakmıştı.

    Kendim kadar yalnız gördüğüm sokağın yalnızlığında yalnızlaşmak istiyordum. Birçok yağmurdan beni koruyan parkemi sırtıma alıp karanlık sokağın kaldırımlarına bırakıyorum bedenimi. Evimin karşısındaki otobüs durağının tahta oturağında üşüyen ruhumu dinlendiriyorum. Gözlerim yalnızlığımı bölmek için gelecek sevgilinin kapımdan içeri girme umuduyla kapıya dikiliyor bir günlük yalnızlığımın son demlerini yaşadığını biliyordum. Karanlık gece son karartılarını savururken şehrin üzerine  dondurucu soğuğa dayanamıyor yalnız yüreğim yalnızlığımı gün boyu saklayan odamdan içeri giriyorum. Şehir yeni bir sonbahar sabahına hazırlanırken benimle yüzlerce kitapta bir çok ülkeyi, birçok yaşamı paylaşan kanepeye uzanıp kendimden geçmişim.

 

      Ellerimden tutup alnıma öpücük konduran sevgilinin gözlerini görünce odanın penceresinden sızan sonbahar sabahının o coşku verici ışıklarının benim için doğduğu kesinleşmişti.

 

       Mutluluğun değerini daha iyi anlıyordum Tanrının beni yalnızlaştırdığı bir günün ardından.

 

 

 

 

                                              MÜSLÜM TAŞ   

                                         31-10-2010

( Yalnız Bir Günün Ardından Gelen Mutluluk başlıklı yazı muslum--tas tarafından 8.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.