Hepimizin yüreklice söylemesi gereken bir gerçek var; kadına asırlar boyunca haksızlık yaptık, yapmayada devam ediyoruz. Bütün bunları yaparken de hiç bir konuda kendisine asla ne düşündüğünü sormadık, sormadılar... Bizzat kadının kendisinin de bu duruma rıza göstermesinin bu haksızlıkta elbet payı vardır. Tabi ki bütün bunların temel nedeni, tarihin bütün tortusunun bu anlamda da zihin dünyamızda yeralmasıdır. Zihin dünyasını önemsiyorum; çünki, halimizi ve geleceğimizi gerçek anlamda şekillendiren odur. Hangi iddianın ardına düşerseniz düşün, hangi eğitimi alırsanız alın; sonuçta kararlarımızı etkileyen en derin şey zihin dünyamızdır. Bu öyle derin bişeyki, davranışlarımızda ki uygulamaların, hangi çağdan ve nereden geldiğini çoğu zaman bilmeyiz, farkında olmadan, deli bir gerçek gibi hayatımıza katar ve yaşarız...

Size bugün anlatacağım olay, bu derin zihin dünyamızın üzerimizde ki etkisini yansıtacak deli bir örnek. Yer, güzel Anadolu’muzun güzel bir köyü; zaman günümüzden çok uzak değil. Çünkü müsebbibi halen yaşayan biri. Örneğimiz yaklaşmakta olan kurbanla ilgili. Yazıyı illa da yazmama neden olansa, geçen hafta cuma vaazında Müftü Efendi’nin; "Hertürlü hallerinde bile kadınlar kurban kesebilir" açıklamasıdır.

Zaten derin göçle boşalmakta olan köylerimiz, çoğunlukla, bir tür ölümünü bekleyen yaşlılar, gurbet artığı torunlar ve kadınlarımıza kalmıştır. Hayvancılık benim çocukluğumda ki hayvan sayımızın yedide birine inmiştir, ama, yine de kesilecek hayvanlarımız vardır... Öyledirde bizde hayvanı illa da erkek kesmek durumundadır. Tarihi tortu ve zihin dünyamızın emri budur. Allah’ın böyle bir emri var mı? Yoktur. Ama, emir haşa, daha büyük bir yerden, zihin dünyamızdan gelmektedir, erkek olmadan asla !...

Bu güzide köylerimizin birinde; koyun bu ya hastalanır ve ölmek üzeredir ve mevsim yazdır. Evin kadını birbaşına sağa sola koşuşturur, zaten hayvanların ölümünde ancak et yiyebildiğinden, murdar olmasına da kıyamamıştır, illa da kesmek istemektedir. Önce koşuşturarak bir erkek komşu arar, bulamaz. Çocuk arar ki, bu erkek çocuk olmalı; erkek çocuğun elinin üzerine kadın kendi elini koyarak kesecek ki hayvan dinen bismil-temiz olsun. Hay Allah ! Çocuklarında kökü kurumuştur ogün. Çaresiz, bıçağı eline alır, koyunu yatırır, yapacağı hatadan dolayı Allah’ı na yalvarır ! Kendisini bir erkek gibi düşleyerek bacaklarının arasına keser sapı büyüklüğünde bir odun yerleştirir; artık yalandanda olsa bir erkektir ve koyunu kesiverir...

Yaşanmış olan bu ilginç hadisenin ben şeklinde değilim; bu traji komik yanından çok, kadınımızın zihin dünyasına erkek imajı ve kadın imajının nasıl oturduğu, oturtulduğudur. Buna kibarca erkek egemen bir toplumuz dememiz, bu vahameti anlatmaya yetmez. Bu durum, bunu da çok aşan bir vahamettir. Bu arada eğitimden yoksul bırakılmış biçare kadınımızda ki üstün zekayıda unutmamak lazım.

Değerli insanlar, artık mübarek takdir ve taltifler gerçekten sözden ibaret kaldığı için yetmiyor. Artık annemiz olan; karımız, kızımız olan kadını bir kadavra olmaktan kurtarmamız lazım. Nasıl mı dediniz?

Eğitim..Eğitim...Eğitim...


Selam,saygı...





( Kadının Kadavrası başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 9.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu