Uzun soluklu bir yolculuğa çıkacağım
Ruhumun hicranını, kalbimin sancısının saikini arayacağım
Nerede dursam, hangi kapıyı çalsam umuduna sarılacağım, sessizce ağlayacağım
Kimseye aşikar eylemeden, bu gönül sızımla firkatine koşacağım
Yollar çok sessiz evet, ne kadar da hissiz
Nazar eden gözler fevkalade fersiz ve sürurun vecdin den hayli habersiz
Ne kadar hasretim varda, ruhumun sessizliğinde sana koşuyor ahenksiz ve şevksiz
Bir hazan var içimde, hüznün burukluğunda sinemi dağlıyor şimdi kefensiz
Şimdi gecenin esrarın da ne ararım
Yolda kalmış nice garibanlara ibretle bakarım, nihayeti mi o an sorarım
Tütmeyen bacaları yoklarım, ışıksız sancıların furyasında bilmem ki ne ararım
Hani vicdanım vardı, idrak ruhumdan tebarüz eden bir sanattı, onu kimden sorarım
Gözüme ilişen hicran sahnesi ne acı
Bir annenin kucağında uyumuş sabi, suskun duvarlarda aranan sancı
Her an soğunun şiddeti kalbime nüfus ediyor hancı, ne olur halimden sen ol davacı
Ütopik bir sevdanın serencamında mıyım, yalan denen bir dünyada, bende mi yalancıyım
Keşfedilen neler varsa, senin olsun
Gönlünün didarı hazanlaştıkça hicran, hissetmeyen o bağrında ruhunu ayıltsın
Aşkın hakikat sahnesi inşirahın feyzinde sinende sevdalaşsın, gözyaşların hiç durmasın
Ne kadar hicranım varsa, mananın vecdiyle anılsın, ruhum bizarlıktan anbean kurtulsun
Mustafa Cilasun