Annenin sorgulayan dahası kızgın hali korkutmuştu Cengiz'i de biliyordu onun havasını almayı.Kucakladı daha kapıda annesini bir de kocaman öpücük kondurdu yanağına...İşte bu bütün öfkesini dahası gazını almıştı da annesinin...Sadece kuru bir sitem kalmıştı``Nerde kaldın a oğul aklım sende ,gözüm yolda kaldı...``^
-Haklısın be anam ,haklısın da...Eve gelirken Mehmet hocaya rastgeldim,bırakmadı.Hani şu okul arkadaşım vardı ya Yagup ağanın oğlu...çok severdin ya...
 
-Hatırladım,vay kefere okuyup da öğretmen mi olmuş.Niye getirmedin keşke görseydim.Alıp geleydin keşke...

-Başka zaman anam başka zaman.Hem sadece o değildi gecikmeme sebep.Hani şu kalbini kırdığın kız var ya, Aydan...Bu sözle annenin yüzü ekşimiş ve,

-Eeee,varsa var...n`olmuş ki o kıza.

-Bir şey olduğu yok kele anam...sadece gönlünü almak için eniştesinin evine gittik de malesef kız memleketi Mersin'e gitmiş, göremedim, alamadım gönlünü.Yazık oldu kıza.

-Oğlum,aslan oğlum gel sen ananı dinle de o kızı bir an önce unut.Bak bugün sen gittikten hemen sonra sözlün Hazal geldi buraya.Konuştuk kızcağızla,bir takım kaygıları var senden yana o kızı sordu durdu bugün de ben de hep yuvarladım...yalan söylemek zorunda kaldım.

-Ne yalanı anam ,yok işte aramızda hiçbirşey, hem kız mız da yok artık...Evlenmeden böyle problem olacaksa, olmasın varsın böyle evlilik.

Bu konuşma artık her ikisi içinde sıkıcı olmaya başlamıştı da,annesi konuyu dağıtmak için ve oğlunun karışık kafasını daha fazla karıştırmamak için.
-Neyse oğlum boşverelim bunları ,yarın sakin kafayla konuşur bir hal yolu buluruz.Bak kardeşinle sana sevdiğin mantı yaptık,demiş ve adeta oğlunun yüreğine giden o yolu iyi bilen bir insan olarak en hassas yerinden yakalamıştı.Cengiz inatçıydı her konuda.Nuh demediğine paygamber demesi için bir ordu gelse demezdi de yemek ,hele ki anasının yaptığı el dökmesi mantıya dayanamazdı.Yine öyle oldu,bir anda kendini sofranın başında buldu.

Yemek ,hem de iki tabak mantıyı yemiş de gözü anasının tabağındaydı.Ana yüreği oğlunun iştahını gördü de daha bir iki kaşık aldığı mantıyı da oğlunun önüne sürüverdi gülerek.
Cengiz anasının tabağını da nefessiz bitirmişti de nefes alamayacak noktaya gelmiş tıkanmıştı adeta.

Yemek sonrası televizyonun karşısındaki sedire uzandı,anasından müsade isteyip.Küçük kardeşi de yanıbaşındaydı her zamanki gibi.Abisinin saçlarıyla oynuyor ve bulduğu beyaz kılları çekip sayıyordu.Bu ikisi arasındaki bir oyundu.Her beyaz kıl için abisinden yirmibeş kuruş alırdı.Her geçen gün de beyaz kıl sayısı çoğalmaya başlamış ve kardeşine oyun alanı fazlalaşmıştı.

-Ooo,abicim bugün epey paranı alacağım diyordu küçük kız.Cengiz dalmıştı uzandığı sedirde.Zaman zaman kardeşinin birkaç kılı çekip canını yakmasından bile haberi olmuyordu.O kadar uzaklardaydı ki,annesinin;

-Oğlum,çay mı istersin,kahve mi sözünü bile duymamıştı da...annesi,
-Akıllı oğlum,yine hangi dağlarda geziyor,yakınması ve sonrasında...rahat bırakmıştı oğlunu kendi dünyasında...
 
Cengiz daldığı bu dünyada hep Aydan'la birlikteydi, dahası düşünce denizinde Hazal'ı aradığı zaman bile onun yerine Aydan çıkageliyordu.Hep hüzünlü ve biraz da kızmış haliyle.Belki de öyle sandığından,öyle düşündüğündendi ama onsuz bir anı bile yoktu bu kısacık düşünce dünyasında.Aklına ablasının verdiği mektup geldi o ara da kendine geldi...Acaba ne yazmıştı Aydan,neler vardı bu mektupta.Eli gayri ihtiyari cebine gitti de vazgeçti çıkarmaktan.Annesi görürse vereceği cevap yoktu,bunca sıkıntının arasında bir de onu ikna etmek...Neyse dedi kendi kendine ...Birazdan yatar ihtiyar o zaman okurum.Ama içindeki merak duygusu ve şüpheleri durdur muyordu...Annesi geldi o ara köpüklü kahveleriyle...

-Çay yapacaktım,vazgeçtim.Ana oğul çoktandır seninle kahve keyfi yapmadık diye bak sevdiğin şekilde orta şekerli,bol köpüklü bir kahve yaptım koçuma...Hem biliyor musun rahmetl,i baban da senin gibi içerdi kahveyi derken ,annenin gözleri buğulanmıştı.Kocasını,erini hatırlayınca da yılların verdiği dayanma gücüyle çabuk kurtuldu duygusallıktan.

-Eee,aslanım şimdi konuşalım ,kahvelerimizi yudumlarken.Ne zaman düğünü yapmayı düşünüyorsun.Bilirsin,böyle küçük yerlerde hayırlı işler fazla bekletilmez.Bekledikçe de b...çıkar.
-Valla anacığım ne desem bilmiyorum.Daha bu konuyu ne Hazalla ne ailesiyle oturup teferruatıyla konuşamadık.Barış gününden sonra.Hem şimdi düşününce bu barışın nasıl ve neden olduğunu da anlamış değilim,doğrusu.

-Oğlum neden ve niçin olduğu o kadar önemli mi,önemli olan her şeyin düzelmesi değil mi.Hem sen Hazal'ı kaybettim diye kahrolmuyor muydun.Allah razı olsun her kim vesile olduysa de gitsin...Ne orasını burasını ivcikliyorsun.

-Haklısın belki de anam,haklısın...Yarın gider konuşuruz hem Hazal'la hem ailesiyle.

Annesi son yudumunu da içerken duyduğu bu cümle ile rahatlamıştı sanki.Nihayet oğlunun mürüvvetini görebilecek ,erine verdiği sözün birini daha yerine getirmenin huzurunu bulacaktı.Ne çok isterdi rahmetli oğlunun düğününü yapmak ,hatta torunlarını kucağında sevmek.Öyle ya kendisi bu sevgiden mahrum büyümüş,ne babası ne dedesi bir kez olsun elinden tutup gezdirmemişti bile.``Ayıp diyorlardı erkek adamın büyüklerinin yanında çocuk sevmesi...``Bu nasıl ayıpsa,yörenin belki de toplumun genel bir yargısıydı.İşte bu yüzden torun sevgisine hasret gitmişti rahmetli.Bunları düşününce gözleri doldu annenin de,oğluna göstermemek için yağlığının ucuyla o kocaman gözlüğünün altından siliverdi ,dalgınlığını da fırsat bilip Cengiz`in...

Sohbet konusu o kadar çoktu ki ana oğulun yıllar ötelere gitmişler,kef Cengizin çocukluğunda kef okul yıllarında,bazan da hali hazır hakkında... hep özne Cengiz`di.Nihayet annenin aklına yatma vakti gelmiş de ,Cengiz`in koynunda uyuya kalan kızını da alarak ``Allah rahatlık versin oğlum,yorganını da getireyim diyip çıkmıştı odadan.Cengiz üzerini değiştirirken unuttuğu ya da okumaktan korktuğu mektubu gördü cebinde...Annesinin yorganı getirip gitmesini bekledi bir süre...Artık mektup elindeydi.Özenle açtı mektubu da sayfayı açamıyordu,bir heyecan ,bir korku sarmıştı nedenini bilmediği...
( Yaşıyoruz 24 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 28.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu