Eskilerin anlattığına göre:
“-zamanıgn behrinde eşgiyanıng biri gaçak gelmiş, burla bek sapa deye gonaklamış birez,
lakin eşgiya boş değil, altın bi beşik çalmış, onu bura gömmüş,so(g)nara gelince yerini bulam
deye bu gayaya beşik iresmi cızmış.”
Beşik Taşı
Sırtını dayayıp bağdaş kurcan dibine,
yakacaksın keyif cigaranı
Nefesin öpüşecek, hiç böylesine rastlamadı inan,
mis kokulu çam havası
Kırk Pınarın soğuk suları akacak yanı başından,
o ses hayatının sefası
Ah ulan Beşik Taşı dile gelsen anlatsan...
Çobanların koyunlarını eğreyip,
kepeneğini kartal kanadı yapıp, uzun hava çığırdığını
Yün çoraplı Yörük kızlarının yavuklusuyla sözleştiğini
Beklide ne Mecnunlar ne Leylalar gelip geçti
Ah ulan ah anlatsan heyecanla dinleriz seni…
Tabi düşüneceksin inceden gerçekten de,
bu altın beşik var mı?
Bana sorsalar altını var,
ama beşiğini bilemem
Beni altın kafese de koysalar,
memleketim den gayrı sını sevemem…
Ah ulan ben, bu cennet vatanı hiç bir şeye değişemem…