Bir pazar günüydü, tan yeri yeni ağarmıştı.Pembe perdeli küçük pencereden  hüzün dolu odaya güneşin ilk ışıkları narin bir kuğu gibi süzülüyordu.Genç kadın uykulu haliyle yatağını sol tarafını yokladı.Ama aradığı yine yoktu, yine yoktu...Kederli bir gönlüyle yeni bir güne daha ''merhaba'' demişti.Fakat kelimler boğazında düğümleniyordu.Çünkü bir tarafı eksikti.
         Yine yalnız bir gündü.Hayır! hayır yalnız değildi.Nasıl yalnız olabilirdi ki; gönlünde sevdiği yaşarken.Sevdiğinin hayali ile gün geçtikçe aşkı büyüyordu ve genç kadında doyumsuzluk noktasına ulaşıyordu.Bu düşünceler, gözlerinde sonbahardan kalma bir yağmur gibi birkaç damla yaş ve dudağında hafif bir tebessüme sebeb olmuştu.
         Küçük çaydanlığında demlediği çayını yudumluyor ve birkaç lokma yemeye çabalıyordu.Ama midesi buna müsade etmiyordu.Heyecan midesine vurmuş olmalıydı.Artık yiyemiyordu.Genç kadının kalp atışları hızlanmıştı, yüreği pır pır atıyordu.Çünkü bu gün sevgilisiyle randevusu vardı.Bugün güzel olmalıydı.Sevdiği beyaz rengini çok severdi.Pencereden baktı, dışarıda hafif bir rüzgar esiyordu.Karar vermişti, sevgilisinin aldığı beyaz kabanı giyecekti.Omuzlarına dökülen kumral şaçlarını taradı ve eliyle şekil verdi.Genç kadın hazırdı beyaz kabanını sırtına giyip, ahşap kapıyı dışarıdan kilitledi.
         Yüksek ökçeleri ile doludizgin sokakta hızlı adımlarla ilerliyordu.İstikameti birkaç metre ötedeki çicekçiydi.Sevdiğine beyaz güller alacaktı,beyaz güller...Ilık rüzgar tenine deydikçe genç kadına sevdiğinin pamuksu ellerini anımsatıyordu.Gözleri nemlendi, yüreğindeki yara yeniden kanadı ve beyninde hüzün bulutları belirdi.Cadedeki kalabalığa çarpınca kendine geldi ve hemen toparlandı.Yüzüne sahte bir gülücük takınıp çicekçi dükkanına girdi.Her zamanki gibi  sevgilisi için bir demet beyaz gül aldı.güllerin burcu kokusunu içine çektikçe sanki sevdiği yanındaymış gibi aşkı damarlarında hissetti.Artık randevuya gitme vaktiydi.Rüzgar da genç kadının arkasından eserek hızını arttırıyordu.Sanki rüzgarda bu randevu için sabırsızlanıyordu.Genç kadın şuan randevu yerine gelmişti.Yüreğini bıraksa bir kelebek edasıyla uçup gidecekti.Bu randevu yerleri beş yıldır hiç ama hiç değişmeyen bir yerdi.Çünkü sevdiği eşini beş yıl önce bir trafik kazasında kaybetmişti.Ve şuan sevdiğinin kabri başındaydı.Artık gözlerindeki yaşları tutamıyordu.Gönlündeki hasret doruk noktasına ulaşmıştı.Özlemini dindirmek için sevdiğinin toprağını öpüyor,kokluyordu.Beyaz güller ile sevdiğinin kabrini süsledi.Genç
 kadın ''ben geldim.'' diyordu, ''Ben senin gelininim senin için beyaz giyindim ya sen damatlık diye kara topraklarımı giydin.'' diyordu.Gülleri kokluyor,toprağı öpüyor,gözlerinden yaşlar boşalıyordu...
           Genç kadının elleri semada,gönlünden bir dua yankılanıyordu ve dudaklarından inci taneleri dökülmeye başlamıştı:
         -Ey Rabb'im! bu gözyaşları isyanımdan değil özlemimdendir.Nasıl ki hz.Züleyha'yı hz.Yusuf'a kavuşturduysan; beni de cennet sahillerinde sevdiğime kavuştur.
         Aniden bir yağmur başladı artık bu aşka bulutlarda ağlıyordu.Sanki bulutlar bu duaya ''amin'' diyordu.
( Randevu başlıklı yazı ummuhan-irem tarafından 26.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu