Kürşat hoca abisiyle birkez daha hem de doğduğu büyüdüğü dahası acılarının gömülü bulunduğu avlunun içinde karşılaşınca iyice sersemlemiş,ne diyeceğini ne edeceğini bilmez haldeydi...Oysa ona o kadar sormak istediği şey vardı ki...Sanki Karaveli aklından geçenleri okumuşçasına konuşmasına devam etmişti...
-Evet gardaş biliyorum sormak istediğin o kadar çok şey var ki...Ancak şu kadarını söyleyim o sorularının cevabını ne ben verebilirim ne de bir başkası...Belki sen bulablirsin düşünerek...Bana ,bize bu aleme geçiş izni sadece geride kalan sevdiklerimizin bir nebze mutlu olması için verilmekte...onun dışında hiçbir şekilde alemin sırları verilmemekte...Alemin sırlarını ancak yaratıcı bilebilir...
-Anladım abi anladım da neden bugün ,neden ban görünürsün tek...
-Galiba onunda cevabı sende gardaş...
-Peki,şimdi resmini çeksem burda olduğunu konuştuğumuzu kanıtlasam buna izin var mı...
-Resmimi çeksen de göremezsin o resimde beni...çÜNKÜ MADDİ OLARAK YOKUM BURDA...
Kürşat inanmamış da resmi çekmişti...Ancak çektiği resimde sadece kral koltuğu görünüyordu...Üzerinde yatan abisi yoktu...Bütün bu konuşmalar geçerken uyuyan avlu ve bütün canlılar donmuştu.
-Neden onlara da görünmezsin,bak onlar sen gittikten sonra hep senin acını yaşadı ,yaşıyor...
-Annemle sohbet ediyoruz zaman zaman...Babamın rüyalarına giriyorum arada bir...Kardeşlerimin anılarındayım çoğu zaman...Her zaman sizlerleyim maddi boyutta olmasa da...
-Neden ben,benim ne farkım var ki onlardan...Seni her zaman her durumda hatırlamam mı bu güzelşliğe ulaşmamın sebebi...
-Belki onlar,belki de benzer acıları yaşayan biri olman...Özelllikle yüreğinin temizliği ve samimi sevgin yaratıcının hoşuna gitmiş olacak ki bu alemin senli yönü açık bir süredir bana...

Abisiyle uzun süren sohpeti Kürşat hocayı oldukça mutlu etmişti.Bu anın hiç bitmesini istemiyordu adeta...Bir anda kendinden geçmiş onun omuzlarına dayanmmıştı...Gözlerini açtığında kardeşi çayını uzatıyordu...Abisi yoktu yok olmuştu yine...

Annesi, babası mutluydu belki onu görmekten belki de Karavelinin sıcaklığını hissetmekten...İhtiyarlarla uzun uzun hasret gidermiş artık gitme vakti diye düşünmüştü ki avluya tanıdık bir araç girdi.Arabayı süren kızıydı. Beş yıl önce trafik kazasında ölen eşi,oğlu ve kızı gelmişlerdi...Etrafındaki hareketlilik yine yok olmuş yine donmuştu artezyenin dışındaki tüm varlıklar...Sadece suyun sesi bu sessizliği bozuyordu...
-Hoşgeldiniz canlarım ,sizleri özlemiştim ben de...
-Öyle derindi ki feryadın ,çağrın geldik dedi eşi...
-Niye çağırdın bizi diyordu kızı...
Kürşat gidip gelmelerin ardında iyice sersemlemiş,ne yapacığını bilmiyordu artık...Sevdiği tüm güzellikler bugün yanındaydı .
-Yoksa,çıldırıyor muyum...delirdim mi dedi...
-dUR HELE YAŞIN KAÇ DAHA DİYORDU BABASI kARABEKİR...
Az önce konuştuğu ne eşi ne de çocukları vardı karanlığın içinde...Sadece kendi yalnızlığıyla başbaşaydı şimdi...
( Üçüncü Boyut /11 başlıklı yazı Lütuf VELİ tarafından 21.07.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.