İsmi de cismi de belirsiz, sevimli ve garip bir ihtiyarın dilinden dökülenleri dinlemeye başlıyorum merakla. Sade ve temiz bir dille olabildiğince karışık bir o kadar da basit aslında anlattıkları. Okudukça biraz daha merakla akıyor insan olayların içine içine yeteri kadar az betimleme yeteri kadar çok olay, insan, hikaye… sarmalayıveriyor okumaya başladığım odanın içini bir anda. Bir bakıyorum bir çocuk var karşımda bir anda kaybolup koşuyor geleceğe. Hemen arkasından bir sevgili el sallayarak kayboluyor geçmişte, sıkı bir dost, bir kardeş, bir hala, bir baba, bir çocuk, bir genç, bir ihtiyar… herkes aynı anda farklı zamanlarda varlığını hissettiriyor tek bir insana, hepsi hem hiç olmamış hem hep var olmuş gibiler…
Çok mu garip oldu sizce bu yazdıklarım ? evet bence de garip. Anlamaya hem yakın hem uzak. Aslında etrafımızda her an zamanın hiç tükenmeyen hızıyla yoğrula yoğrula ayaklarımızın ucuna devrilen hayatlar, olaylar ve insanlar çoğu zaman önemsemediğimizi hatırlatmak için dökülüverirler gözlerimizin önüne ve biz yine çok kere önemsememeye devam ederiz…
İşte böyle görünürde sıradan sayılabilecek fakat özde sıradanın üstünde birbiri ile ilintili hikayeleri tekrar getirmiş ve sermiş ayaklarımızın ucuna, Ahmet Ay Esenkitap’tan çıkan Gariplikler Pusulası isimli kitabında. Çok ta şık olmuş. Bence bu sefer görmezden gelmeyin önemsemeniz gerekenleri…
Sevgi ve Saygılarımla...
Yazarın
Önceki Yazısı