Cuma namazından çıktım
Evin önünden geçerken adımlarım
Birden şehitlik parkına doğru yürümeye başladım
Aklımdan geçen
Tek başıma otururum bir masaya
Toprağın üstünde ki çimenlere
Ağaçlara
Yoldan geçen araçlara
İnsanlara
İrili ufaklı böceklere
Kuşlara bakarım
Bir de kendi kendime sorular sorarım
Biçerim tartarım
Böylelikle akşamı yaparım
Vakit daha çok erken
Kısacası vakit doldurayım
 
Bakın Allah'ın hikmetine
Ramazan ayı girer girmez havalar değişti
Birden aşırı sıcaklar gitti
Üfül üfül esen rüzgar geldi
Kollarımı yastık yaptım başımın altına
Bakınıyordum etrafıma
Ağaç yapraklarının gölgesi
Dans ediyor toprağın üstünde
Hani gece denizde yakamozlar olur ya
Aynen onun gibi
Gözüm masanın üstünde ki karıncaya ilişti
Bir yem bulmuş kendinden iki kat iri
Üzerime doğru geliyor
Tam masanın kenarına geldi
O an aklımdan
Şu karıncanın yaptığı işe bak
Kimbilir yuvası nerede
Hem masanın üstünden
Nasıl inecek yere diye düşünürken
Ellerimi uzattım masanın kenarına
Tahmini yirmi santim kadar vardı arasında
O da ne böyle
Kanadı olmayan karınca
Ağzında ki yemle
Birden uçtu ellerime
Gezinmeye başladı kollarımın üstünde
Kıpırdasam düşecek yere
Kanatlı karınca gördüm de
Böylesini ilk defa görüyorum
Usulcacık aldım avuçlarımın içine
Bıraktım toprağın üzerine
Bakakaldım öylece
Ne yaparsa yapsın bundan gayrı
Karşmam işine
 
Az ileride bizim kahvecinin çırağı
Çam ağaçlarının iğneli yapraklarını
Bir araya topladı
Belli ki temizlik yapıyor
Biraz sonra da yakarsa
Ne hoş olurdu alevleri seyretmesi
Yerimden kalktım biraz daha yaklaştım
Bilirim çam ağaçlarının yapraklarını
Tutuşmaya görsün
Söndüremezsin artık yarınlarını
Kül eder çıkar koskoca ormanı
Bir anda alev alır
Yapraklar öbek olursa
Öbeğin içindekiler saklanır
Karıştırdığın zaman öbeği
Ateş topu gibi alev havalanır
İşte tam o an göreceksin ateşin rengini
Altın sarısı karışımı
Kızıllığa dönüşür
Kolay kolay da sönmez
Karıştır bakalım karıştır
Baktım iş yarım kalacak
Duramadım işe karıştım
Kardeş adam akıllı karıştır tamamen yansın
Su vanasına tak hortumu
Tut ateş öbeğinin üstüne suyu
Çıra yanmış gibi çıkarır kokuyu
Daha sonra da bırakma sakın yerinde
Toparla at çöp kutusuna külleri
Peşinden ıslatmaya başladı tozlu toprağı
Mis gibi kokusunu çektim ciğerlerime
İnşallah orucumuz kaçmamıştır
 
Biraz daha ötede
Bir ağaca sırtını dayamış
Bir sandalye altında
Bir sandalye da ayaklarının altında
Ellerini açmış havaya
Bir elinde tüten sigara
Gömleğinin düğmeleri çözük
Bağrı dışarıda
Bağırıyor karşıdan geçen insanlara
Hikmet gel len buraya
İki üç metre yanı başında
Yere serili naylon hasırın üstünde
Yüz üstü kapanmış uyuyan birisi
Birden fırlar yattığı yerden
Defol git len başımdan Allah'ın delisi
Ne bağırıyorsun deliler gibi
Bir türlü uyutmadın beni
Mırıldanıyor bizimkisi
Şuna bak ya delimidir nedir
 
Selam verdim her ikisine de
Dostum ilişme elin garibine
Görmüyormusun adamın halini
Çoktan yemiş feleğin sillesini
Bu bizim mahallenin hem gülü
Hemi de delisi
 
Hadi Necdet gel benimle
Kimseyi rahatsız etme
Vakit de geliyor al şu tekliği
Git fırından al pideni
Tamam memur abi
Sanki hiç bir şey olmamış gibi
Gidiş o gidiş
Ben de artık tutayım evimin yolunu
 
İşte benim şehrimin manzarası
Ne fark gördünüz insanlarla hayvanlar arası
 
05.08.2011
 
 
 
  
 
 
( 506- Şehrimin Manzaraları-1 başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 6.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu