Sapantaşı- 6
Gündüzlü ve leyli tabirleri kullanıldığında biz
yatılı okuyan bir öğrenciyi anlardık. Bizim kuşaktan öncekiler bizim
için kullanırdı. Ben ortaokul ikinci sınıftan sonra hep yatılı ve leyli
okumuş oldum. Buralar bilindiği gibi komün yerlerdir. Önce sosyalleşmeyi
öğrenirsiniz, disipline olmayı, düzenli yaşamayı, öğünle yemeyi, ders
çalışmayı ve yatmayı. Bu düzeni hiçbir ev bu denli sağlayamaz, bu
nedenle önemlidir. Dahası dostluklar kurmayı öğrenirsiniz. Tabi birde
delirten bir yüzü vardır buraların; delirmemeyi başaranlar mutlak şair
olurlar ! Ben ikincisi olmayı yeyledim. Ne kadar başarılı oldum bilemem.
Bu durumumda yatılı okumuş olmamın büyük payı vardır.
Ortaokul
yıllarımda kaldığım yurtla başladı hikayem. Şehrin yarısını gören bir
ranzam vardı. Buradan geceleğin şehri okurdum. Gözlerim pencerelere
direnen perdelere takılırdı. Düşler kurardım geleceğe dair. Işıkları
sayardım. Gökle kıyaslardım yanan ışıkları, yıldızlara biner uzun
yolculuklar yapardım. Bu yolculuklarım ne zaman uykuya geçtiğimi
bilemeden rüyalarımda devam ederdi. Bir kalk ziliyle başlardı hayat. Ah
radyo ! "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar" derdi. En çok dinlemek
durumunda olduğumuz bu rumeli türküsü olurdu. Hala çok severim. Belki de
o günlerden yadigar, bilemem. Sonra mütala ve kendimizi yurttan dışarı
atınca özgürleştiğimizi hissederdik. Davranışlarımız iyimi, kötümü
bilemem ama, diğer öğrencilerden farklı olurdu. Toplumun içinden yatılı
okuyan öğrencileri hala seçebilirim. Demek biz farkında olmadan bir
aynileşme olurdu. Buralarda bulunan aynalar kadar hiçbir yerde aynalar
yorulmazdı. kısacık saçlarımızı kaç kez tarardık bilemezsiniz. Sonuçta
şeritli şapkanın altına hapsolacağını bilebile. Ama yine de inadına
tarardık kaç yönden. Dünyanın merkezi bizdik ve bütün herkes, kızlar da
dahil bize bakacaklardı. birgün ismi bende kalsın bir kız arkadaşım
kitabımı aldı, karıştırdı ve bir süre sonra bana getirdi. Ah bir baktım
arasında bir mektup, bir daha o kızın yüzüne bakamamıştım. Sonra
sinemalarımız vardı, doyulmayan tek eylencemiz. Listesini tutardık
filmlerin ve kahramanların. İlk seyrettiğim siyah-beyaz film; rahmetli
Tugay TOKSÖZ`ün "Bir lokma ekmek karabiber" filmiydi ve
diğerleri...Gitmemiz de sanıldığı kadar kolay olmazdı, akşam suları
öğretmenlerimiz sopayla kapıları keserdi. Yurttan da zaten kaçamazdınız.
Ama ben biraz muzırdım ve bunu arasıra başarırdım. O kuşağın okumasında
bu öğretmenlerin ciddi katkısı vardır. Taşraya hayat bunlarla geldi.
Kabul etmek lazım. İşlerini çok ciddiye alır ve asil davranırlardı.
Çürükler, yok muydu ? Olmaz mı..Greksiz yere okumadan soğutan
öğretmenlerde ne yazık ki tanıdık...
Devam edecek...
(
Sapantaşı- 6 başlıklı yazı
HayrettinYazcı tarafından
11.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.