Rüzgar değiyor güneşe
kokun irkilince gözlerimde
bir ses geliyor uzaklardan
alabilidiğine karışık
olabildiğine münzevi
martı seslerinin deniz dalgalarıyla sevişmişliğinden sıyrılınca ruhum
oluk oluk kan akıyor, göğüm ..

Garip bir çelişkinin içerisinde
demli bir çay kıvamında raks eden umutlarım
al aşağı ediliyor
görkemli bir karşılamanın,
alkış tutan parmak uçlarında ..

Karamsarlık neydi
bunu dışa vurmak iyi miydi
ben kimdim, neydim, neden miydim bir soruya
cevap mıydım yoksa görmeye çalıştığım katedral oluklarına ..

Oysa müslümandım ben dualarıma amin derken
ve her duanın çığlıklarında
adın yazılıyordu kırmızı mürekkebin sansürsüz Arapça lügatında ..

Deli miyim
normal bir insan takliti yapan nefes mi ?

Ben kimim !

Piyanoya titreyen elleriyle dokunan yaşlı bir müzisyen mi
bir daha ameliyat yapamayacak sarhoş bir cerrah mı
harfleri kullanmaya çalışan şair görünümlü işe yaramaz bir ihtiyar mı ?

Sorular soruları çoğalttıkça yaşamımda
elimi sallandırıyorum boş bıraktığım uzvuma
sertleşemiyor hayallerim
bir hapa teslim edilen yarınlarımın sahibi olan ben,

sevişmeyi bile başaramıyorum hayallerimde görününce sen ..

Kilise papazının aforoz ettiği günahlara sahip miydim acaba
çan sesleri bile çalınmıyor artık beynimin ulaşılmaz bakla kısımlarında
ezanı okuyan müezzinin varsam kapısına
anlatır mıydı acaba bana,

çocuklar neden tecavüz'e uğrar bu Dünya'da ..

Ak sakallı bir dede dayanır rüyama
uyanıkken de rüyadaydım ben nasıl olsa
öylece açıkken gözlerim
evlat kelimesiyle yaklaşırdı ruhuma ..

Sapıklaşmış ruhlara sahip olan bedenler
boşala boşala izlerler çocukların katledildiği seks sahnelerini ..

O an bir çocuk bedeni olur kalbim
defalara tecavüze uğrar
yarınlara küserim ..

Baba bile diyemem dudaklarımla
anne olamamanın burukluğunu yaşarım yıllarca
kimse kullanılmış bir bedeni almaz ki yanına ..

Öyle ya !!!
bakirelik iki bacak arasındadır hâlâ
oysa kendi isteğiyle kanamamıştı düşleri
kanatmışlardı geleceğini
kimse bu denli hassas düşünemedi .. ( ! )

Ben hâlâ kim olduğumu bilmiyorum bu Dünya'da
yazdıça çoğalmaktayım arş-ı âlânın zikir kıvrımlarında ..

Arş-ı âlâ, kendi iç dünyamdır ne de olsa ..

Sesler var kulaklarımda
üşüyen çocuklar hâlâ açlar kaldırım soğukluğunda
yaşlılar umutla açmaktalar ellerini,karın tokluğuna
on yaşındaki küçücük bir beden,kadınlığa adım atar korka korka
aydınlar yakılarak öldürülür madımak sabahında
bomba sesleri var gazetecilerin kalem uçlarında,
ve ben inadına kendimi araştırırım bu karmaşada ..

BURAK YALÇIN
08.10.2011
( Rüzgar Değiyor Güneşe başlıklı yazı Burak Yalçın tarafından 10.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.