Seherdi ;gün doğmak üzere kızıllaşan ufuktan tatlı bir ışık huzmesi yayılmıştı. .Esen meltemin de ayrı bir neşesi vardı. .Nazlı nazlı dolaşıyor; çiçeklerden buseler topluyordu. Böyle turlarken bir gül goncası gördü.Yeşil yapraklar arasında pembe beyaz öyle güzeldi ki...
Islık çalarak dolandı etrafında salladı, sarıldı sıkıca.
Gül şaşkın "Kimsin sen; neler oluyor?" diye söylendi.
"Ben rüzgarım. Böyle eser dolanır; güzel bir çiçek gördüm mü sarılır öperim."
"Aman dur sarılma bana; sallamada başımı döndürdün."
"Ne güzelsin sen böyle."
"Gerçekten güzel miyim ?"
"Evet çok güzelsin. Bülbülleri çıldırtacak kadar güzel ."
"Bülbül kim? Niye çıldırsın ki ?"
"Bülbül çok güzel bir kuş cinsidir ve güllere aşıktır. Birazdan gelir görürsün. Şakır ve şarkılar söyler."Demeye kalmadı göründü bülbül.Yakın bir dala konup başladı şakımaya... Öyle içli öyle yanıktı ki sesi ;rüzgarda durup dinliyordu bu güzel serenatı.
Gün ışıklarını yolladı tüm cihana; aydınlandı her yer.Gonca gül de açıldı biraz; bakındı etrafına.Ne güzel yerdi burası; ne çok çiçekler ve güller vardı rengarenk.Kimi gonca ; kimi açmıştı.Çok mutlu oldu gül goncası.
Bülbül hala şarkılarına devam ediyordu. Başka bülbüllerde vardı şarkılara eşlik eden. Doğada konser veriliyordu sanki.
"Günaydın "diyen sese döndü. Aynı kendisi gibi bir goncaydı .
"Günaydın ne güzel bir gün değil mi ?"
"Evet güzelmiş "diye derin bir iç çekip havayı kokladı. Ne güzel kokuyordu çiçekler.
"Bu gün ilk günümüz; goncayız bak bu güllerde goncaymış ama açılmışlar."
"Sahi mi ? Bende onlar hep böyle diyordum."
"Yok; dün onlarda bizim gibi goncaymış. Bu gün bu hale gelmişler .Yarın ne olur bilnmez."
"İnanamıyorum; yarın bizde böyle mi olacağız?"
"Sanırım... evet doğanın kanunuymuş. "
"Kim dedi sana bunları ?"
"Annem ."
"Nerde annen?"
"Sorma; az önce biri geldi koparıp gitti. Çok üzüldüm ama dur koparma diyemedim.
Anacığımda öyle yapmayın diyemeden koparıp gittiler işte. Daha başkalarını da topladılar ."
"Hay Allah! Aklım karıştı."
Zaman geçiyordu. Hava ısınmaya başlamıştı. Gül goncası sıcakla yaprakları bir bir açılıyordu. Aralarından çiğ taneleri dökülüyordu gözyaşı gibi.Gün bazen sohbet ile güneş ışınlarının tatlı sıcaklığı ile geçti.
Beyaz gül biraz daha açılmıştı ve yanındaki arkadaşları da kimi Güller iyice kocamış yapraklarını dökmeğe başlamışlardı. Onlara hüzünle bakıyor; "yarından sonra bende mi böyle olacağım?" diye hayıflanıyordu.
Gün ışıklarını geceye bırakırken rüzgar dolandı yine ıslık çalarak gülün etrafında.
" Kızlar nasıl geçti gününüz? Siz hala çok güzelsiniz." Diye iltifat ediyordu.
Beyaz gül rüzgara "Hala güzel miyiz?" diye sordu.Sabahki gibi değiliz açıldık biraz." Deyince...
"Böyle de başka güzelsiniz" diyerek kondurdu küçük buselerini.
Gül utangaç "Yapma ne olur."
"Kızma; ne yapayım çok güzelsin. Bak gökyüzüne yıldızlar çıktı ayda görünür birazdan."
"Onlar ne?"
"Gecenin kandilleri; ayın kardeşleri ışık saçıyorlar geceye. Baksana avizeler gibiler."
"Evet ;çok güzel gökyüzü ışıl ışıl ."
"Öyledir. Bazen bulutlar sarar saklar yıldızları görünmez olurlar."
"Bulut ne?"
"İşte bak karşıda var; onlar bulut yağmur toplar bazen de boşaltırlar sularını. Ben onlara gözyaşı diyorum.Başka yerlerden toplar getiririm bulutları bir araya bu da tabiat kanunudur.
Hadi ben gidiyorum; dolaşmam lazım. Sende uyu biraz." Rüzgar ıslık çalarak ayrıldı.
Gonca; gökyüzüne bakıp derin bir iç çekti." Bizi yaratan bu kadar kısamı ömür verdi?
Bu gün gördüm üç gün önce açan gülleri öldüler. Döküldü yaprakları; naslda kocamışlardı.
Benim de bir günüm var. Çok az "diye hüzünlenip düşündü gecenin gizeminde.Şebnemler
döküldü yapraklarının arasından.
"Neyse bir gün daha yaşayacağım ya; olsun yine dostlarım olacak yanımda ve bülbüller şakıyacak onları dinlemek çok güzel." Bu düşüncelerle sabahı bekledi seheri özledi.
Bülbülleri dinlemek için ve diğer güller gibi yaşlanıp ölmek için sabahı; seheri bekledi.