İki damla yaş diye
Küçümsemeyin sakın gözyaşlarımı
İçimde kopan benliğimi alıp götüren kasırgadan
İki damla yaşımsa gördüm dedikleriniz
Korkularımın ardına saklanmıştır isyanım
Duyamazsınız
Hem kör hem sağır yüreklerinizle
Bir sarhoş nidası değildir bilin ki ahım
Hiçe saymayın içimdeki yangını
Yanarsınız ateşi narımda
Koskocaman bir çöl gibidir
Yokluğuna isyanlardayken yüreğim
Dayanamazsınız
Bir hasret türküsü dudak kıvrımlarında konaklayan
Ben söyler ben dinlerim, yokluğunda
Boynu bükük bir goncaya benzer
Özleminle ağlayan yanım
Kanayıp durur içimde durduramazsınız
Ne gece anlar beni
Ne de yalnızlığımda üşümüş duvarlar
Çaresizliğimi anlasa anlasa,
Siyah beyaz bir fotoğraf anlar
Ortak olur mecburen sensizliğime
Benim kadar ağlarsanız belki de
Neden hüzünlendiğimi anlasanız…
Ey yarenler!
Ey yoldaşlar! sırdaşlarım
Bütün bu yaşanmışlıklarımı
Yaşanamayanları da ekleyip
Size sunuyorum, dinleyin beni
Eğer suçlu bensem
Güneşe asın beni
Sabah tez gelsin ecelim
Şafakta ağarırken tan yeri
Ağlamaya vakit bulamayın
Bir çınarın dibine gömün
Umutlarımla örtün beni
Sevdanın dilinden olsun dualarım
Ne bir kuşun kanadı kırılsın
Ne de bir martının çığlığı yankılansın
Marmara’nın, Ege’nin veya Akdeniz’in
Masmavi sularında
Bir can yüreğine gömün beni
Yeter ki Anadolu’m olsun son durağım
Bu satılmışlıkları
Bu ihanetleri
Bu hainlikleri göstermeyin bana
Anlatmayın ne
olursunuz
Söylemek istemiyorum bu ihanet türküsünü
Nem karıştı soluğuna
Çatısında baykuş sesi
Saz uğunur kılıfında
Viraneye dönmüş
ocaklarımızın
Bu melânet hırkası giymişlerin
Dolaştığı meydanları çekmeyin kare kare
Anlatmayın bana
Riyakarlıkları sahte tebessümleri
Bir kırık sevda türküsü
Teli kopmuş bir saz yeter bana
Yeter ki güneş duysun sesimi
Güneşe asın beni canlarım
Ecelin kapımı çalmasını beklemeden
‘’Aydınlıklarda olsun mezarım
Bir çınar dibine gömün beni’’
Yarına selam
dursun gölgem