Kör bir bıçak kınından çok uzaklara göç edince,
hasret makamından okundu kanın türküsü.
Küçük bir çocuk kana bulanmış sandaletleriyle,
en son annesinin ellerine küserken görüldü.
Ürkek bir kadın, çocuğu ellerine küsünce,
ecelinin gönlünü alır oracıkta ölürdü.
Dalgın bir adam ihanetten sabıkalı elbisesiyle,
metresinin dudağındaki ateşi düşünürdü.
Genç bir avukat heyecandan kekeleyince,
suç ve ceza kafa kafaya verip gülüşürdü.
Yakışıklı bir mübaşir ‘r’ harfini söyleyemeyince,
daktilodaki sert ünsüzlere sempatik görünürdü.
Yalancı bir tanık ifade vermeye gelince,
bir ayağı yerden kesilir, burnu küçülürdü.
Yüksek perdeden bir ses siyah cübbesiyle,
yaz kızım diye söylenirdi ; gereği düşünüldü:
çocuğun annede kalmasına…
Dalgın bir adam, dudağındaki ateşi söndürünce,
vicdanında pişmanlık diye bir cehennem büyütürdü.
Küçük bir çocuk mutluluk dolu gözleriyle,
ilkin annesinin gözyaşlarını silerken görülürdü...
annesi ölene kadar herkes çocuktur…
Yazarın