İnsanları birbirine tanıtan, dost kılan
konulardan biri, sohbetleridir. Kur’an’ın haber verdiği konuşma ve ahlak
özellikleri samimiyetle uygulandığında ise saygılı ve hikmetli her söz kalplerde
çok güzel etki oluşturur. İnsan, Allah’a sığınarak, samimi olmaya niyet ederek
duygularını konuşmalarına aktardığında, oluşan ortam da samimi olur.
İnsan yaratılışı gereği, karşısındakini rahatsız etmeyen, samimi,
saygılı ve alçak gönüllü bir üslupla edilen sohbetten büyük zevk alır. Görüşler
farklı da olsa saygılı bir üslupla konuşmak, olumlu etki uyandırır, gerçek
dostluğa zemin oluşturur.
Kişinin sürekli kendi doğrularını öne
çıkararak, saygısız bir üslupla konuşarak bilmişlik yapması, rahatsızlık verici
ortamlar oluşturur. Bu üslup, karşı tarafta son derece itici bir izlenim
uyandırır. Baskın çıkacak şekilde, karşısındakinin sözünü keserek, hatta konuşma
hakkı tanımayarak konuşmak, cehalet göstergesidir ve dinleyenler açısından
eziyettir.
Uzmanlık gerektiren konular dışında, sohbete herkes
katılmalı, görüşlerini açıklamalıdır. "Ben daha iyi biliyorum; o bilgisiz,
konuşmasın" gibi düşünceler son derece yanlıştır. Diğerine oranla daha az şey
biliyor da olsa bazı insanlar, Allah’ın lütfettiği hikmetle olayların herkesin
bilemeyeceği karmaşık yönlerini fark edebilir. Konuyla ilgili detaylı bilgi
sahibi olan kişi ise detaylarda boğulmuş ve konunun hikmetli yönlerini görememiş
olabilir. Bu nedenle, her insanın fikrini açıklaması, yeni bakış açıları ortaya
çıkarabilir.
Sohbet ortamlarında konuşanı dinlememek, aynı anda ve
tartışır bir üslupla konuşmak, sıkça rastlanılan davranışlardır.
Televizyonlardaki tartışma programlarında bunun örneklerini görmek mümkündür.
Kendi dalında uzman kişiler dahi zaman zaman kaba ve saygıdan uzak bir üslupla
konuşurlar. Birçoğu, yüksek sesle ve büyüklenerek kendi sözlerini kabul
ettirmeye çalışır. Dahası birkaç cümleyle özetleyebileceği konuyu, birkaç saate
yayarak dinleyenleri sıkar.
Birçok insan, bir konuda ne kadar derin
bilgiye sahip olduğunu ortaya koyabilmek için, dinleyenlerin hiçbir işine
yaramayacak pek çok gereksiz konuşma yapar. Kimi zaman da kısa birkaç cümleyle
anlatabileceği bir konuyu, iki-üç saatlik bir konuşmanın içinde boğar. Bu gibi
konuşmalar karşıdaki kişinin kalbinde istenen etkiyi uyandırmadığı gibi aynı
zamanda insanı sıkar. Hiç kimse böyle insanları dinlemekten hoşlanmaz.
Peygamberimiz (sav) de bir hadislerinde, gereksiz konuşmayla ilgili şu
şekilde buyurur: "Allah’ın zikri dışında kelamı çok yapmayın. Zira, Allah’ın
zikri dışında çok kelam, kalbe kasvet (katılık) verir. Şunu bilin ki, insanların
Allah’a en uzak olanı kalbi katı olanlardır." (Tirmizi, Zühd 62, (2413).
(5891)
Samimi inanan insanlar ise açık ve anlaşılır konuşurlar. Gereksiz
konuşmazlar; üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçlar gütmezler.
Kur’an ahlakından kaynaklanan üslupları nezaketlidir; sakin bir ses tonuyla
konuşur, karşılarındaki insana öncelik tanırlar. "… Her bilgi sahibinin
üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf Suresi, 76) ayeti gereği
mütevazı tavırlar sergilerler.
Dikkat edilmesi gereken konulardan biri de
din ve kutsallar ile ilgili espriler ve alaycı sözlerdir. Bu şekilde konuşan
kişinin sözü hemen kesilmeli, saygıya uygun olmayan esprinin yanlışlığı
anlatılmalı ve kişi kesinlikle uyarılmalıdır. Dini konularda espri, fıkra ya da
alaylı bir söz karşısında gülmek, aynı yanlışa ortak olmak anlamındadır. Kur’an
bu konuda inananları birçok ayetle uyarır.
O, size Kitap’ta:
"Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini
işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın,
yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve
kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)
Dini konularda, ahiret, ölüm, cennet ve cehennem ile ilgili uygun
olmayan espriler ve açıklamalar yapmak, fıkralar anlatmak bir çeşit dinsizlik
propagandasıdır. Müminler böyle bir hataya ortak olmaktan titizlikle sakınırlar.
Bu yönde saygısız üslup kullananları samimiyetle uyarmak, Kur’an ahlakına uygun
olan davranıştır.
Sonuç Olarak;
Müminler
karşılaştıkları insanların, dünya hayatında kendileri için yaratılan imtihanın
bir parçası olduğunun bilincindedirler. Kur’an ahlakını gereği gibi yaşamaya,
insanlara güzel sözle yaklaşmaya ve insanların sözlerine en güzel şekilde
karşılık vermeye çalışırlar.
Birbirine sevgi ile yaklaşan müminlerden
birbirine muhabbet geçer; kalplerine ferahlık gelir. Sohbet ortamlarında
söylenen onore edici, şevklendirici, cesaret ve ümit verici bir söz, samimi ve
dürüst bir konuşma çoğu zaman çevredeki maddi nimetlerden çok daha önem taşır.
Allah, cennette, müminlerin huzur dolu ortamlarda karşılıklı sohbet ettiklerini
bize haber verir. Allah’ın cennetine kabul ettiği salih kullarıyla sohbetin yanı
sıra her türlü yalandan, boş ve olumsuz konuşmadan uzak olmak, müminler için çok
büyük nimet ve çok büyük bağıştır.
İçinde, ne ’boş ve saçma bir
söz’ işitirler, ne bir yalan. Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir
bağış(tır bu). (Nebe Suresi, 35-36)
Peygamberimizin (sav)
hadislerinde müminlerin dünyadaki samimi sohbetlerinin ahirette de devam ettiği
bildirilir. Cennette müminlerin kendi aralarında sohbet ederlerken dünya
hayatında yaptıklarını anımsadıklarından bir hadiste şöyle
bahsedilir:
"Ehli cennet, cennette karar kıldıklarında kardeşlerden
bazıları bazılarını görmek isterler. Birinin sediri diğerinin sedirine, berinin
de ötekinin sedirinin yanına gider. Onlar buluşunca her ikisi de yaslanır ve
dünyada aralarında olan şeyleri karşılıklı konuşmaya başlarlar. Birisi şöyle
der: "Ey kardeşim, hatırlar mısın biz dünyada falan mescitte iken Allah’a dua
etmiştik, İşte Allah da bizi bağışladı." [Ramuz el-Ehadis-1, s. 29/12]