Kâinattaki canlı ya da cansız, gördüğümüz her şey ya da görmediğimiz halde varlığından haberdar olduğumuz varlıklar ve sistemler; güneş, dünyamız, ay, galaksiler, yıldızlar, gezegenler, dağlar, denizler, bulutlar, nehirler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, mikrodünya… Tümü Allah’ın eşsiz sanatını ve gücünün sınırsızlığını bizlere tanıtan delillerdir. Ve etrafımızda gördüğümüz her şey ,” Şüphesiz, müminler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 3-4) ifadesiyle de bildirildiği üzere Allah’ın varlığının kesin birer delilidir.

Allah’ın akılları hayrete düşüren, hayranlık uyandıran varlık delillerini baktığımız her yerde görebiliriz. Mucizevî hassas ısı algılayıcılarına sahip bir sivrisinek dahi, Rabbimizin büyüklüğünü, yüceliğini, gücünü ve kudretini kavramaya ve imana vesile olabilir. Tüm varlıkları yaratan ve her an denetiminde tutan Allah’ın, eşsiz ve benzersiz sanatıyla yarattığı mucizevî tasarımlarını sergilemediği tek bir santimetrekare yoktur. Rabbimiz bir Kur’an ayetinde, “Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah’tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz? “ (Enam Suresi, 95) şeklinde buyurur.

Allah’ın varlığının delili olan her şey Kur’an’da “ayet” olarak tanımlanır. Allah’ın ayetleri/mucizeleri/delilleri, “Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler (deliller) vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?” (Zariyat Suresi, 20-21) ayetiyle ifade edildiği üzere tüm kâinatta ve insanın kendi nefsinde de vardır.

Dünyada hayatı ayakta tutan tüm sistemler mucizevi dengeler üzerine kurulmuştur. Bunlar öyle hassas dengelerdir ki, biraz inceleyince hepsinde olağanüstü bir hesap ve tasarım olduğu hemen fark edilir. Örneğin Materyalizm’i şok eden Big Bang (Büyük Patlama) teorisine göre tüm kâinat, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olmuştur. Büyük Patlama, tüm kâinatın tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır. Dilediğini dilediği gibi yapmaya gücü yeten Yüce Rabbimiz Kur’an’da, “O gökleri ve yeri yoktan var edendir…” (Enam Suresi, 101) ayetiyle bu üstün yaratışına dikkatimizi çeker.

Kâinatın bir sahibi ve hâkimi olduğunu reddeden Materyalizm, tek gerçekliğin madde olduğunu ileri sürer. Buna göre, sonsuzdan beri var olan mutlak varlık Allah değil (Allah’ı tenzih ederim, yüceltirim), maddedir. Materyalist söylemlere dikkat edersek, din ve akıl kavramları arasında ısrarla bir ayrım yapmaya çalıştıklarını görürüz. Sürekli olarak, dinin yalnızca ön kabullere dayandığı, dogmatik olduğu, aklını kullanan insanların ise bu ön kabulleri aşmış kimseler olduklarını vurgularlar.

Bu çok ucuz ve çok cahilce bir aldatmacadır. Çünkü din, akıl vesilesiyle anlaşılabilir. Dinin kaynağı ve rehberi olan Kur’an, akıl ve din arasında bir ayrım yapmaz, aksine dinin temelinin akıl olduğunu söyler. Kur’an’a göre, iman eden insanlar akıl sahipleridir; inkâr edenler ise akıl edemeyen kişilerdir. Bu nedenle pek çok ayetle insanlara akıllarını kullanmaları ve düşünmeleri yönünde çağrı yapılır. Kur’an’ın insanlardan düşünmelerini istediği ise, karşılaştıkları olayların nasıl ve neden olduğu konularıdır. Gerçek din de ancak bu düşünceden doğar.

Kur’an’ın bize bildirdiği düşünce yöntemi de; kâinatın ve olayların nasıl işlediğini düşünmektir. İnsan bu şekilde hepsinin ardındaki Yaratıcıyı görebilir. İnsan gerçekler üzerinde düşünmediği takdirde, dünyanın başıboş, sahipsiz ve tesadüflerle işlediğini zannedebilir. Allah’ın her şeyi yaratıp, sonra gökyüzünde bir köşeye çekilip-haşa- olayları izlediğini düşünen bazı kişiler vardır. Bu sapkın düşünce, zaman içinde insanı Allah’ın varlığını inkâra sürükler. “Eğer kâinattaki düzen tesadüflerle işliyorsa, ilk ortaya çıkışı da tesadüfen olmuş” diye düşünebilir. Çevresinde hak dine değil de pagan dinlerine inanan kişiler de varsa, onların da etkisiyle içinde bulunduğu cahilliği, tam aksine akıllılık olarak düşünmeye başlar.
İnsanları Yüce Allah’a kulluktan alıkoyan, din ahlâkını yaşamaktan uzaklaştıran, sinsice şeytanî sisteme çeken ve insanların başına sayısız acı ve bela getiren bir tehlike daha vardır. Bu tehlike, duygusallık ya da romantizmdir.

Duygusallık, cahiliye toplumunda iyi insanlara has beğenilen bir özellik olarak görülür. Oysa duygusallık, en önemli özelliklerden biri olan ’aklı’ tamamen devreden çıkarır, kişiyi tutkularına, öfke ve zaaflarına göre yaşamaya yönlendirir.
Duygularının tutsağı olan insan aklını kullanamadığından, ne Yaratıcısını hakkıyla takdir edebilir, ne O’nun yarattığı olaylar ve hikmetleri üzerinde düşünebilir, ne de dinini tam anlamıyla yaşayabilir. Çünkü Allah’ı bilen ve kavrayan akıldır.

Bediüzzaman Sözler’de(6. Söz), aklı bir alete benzetir ve şöyle tarif eder: “Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz(kötü, sıkıntı veren ve rahatsız edici) bir alet olur ki, geçmiş zamanın âlâm-ı hazinanesini(hüzün veren acılarını) ve gelecek zamanın ehvâl-i muhavvifanesini(dehşetli korkularını) senin bu biçare başına yükletecek; yümünsüz ve muzır(bereketsiz ve zararlı) bir alet derekesine(aşağı derecesine) iner.”

Bu sebeple günahkâr bir insanın aklın sıkıntı ve tacizinden kurtulmak için, çoğunlukla ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçtığını söyler Bediüzzaman. Oysa her şeyin gerçek sahibi olan Allah’a satılsa ve O’nun hesabına çalıştırılsa, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan sınırsız rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Böylece sahibini, sonsuz mutluluğa hazırlayan, Allah’a giden doğru yolu gösteren derecesine çıkarır.

Akıllı insan Rabbini inkâr edemez. Allah’ın varlık delillerini görememek aklın iptalidir; gaflettir. Akıl sahibi insanlar için, kader ve kudret kaleminin Sahibi Allah’ın rahmet hazineleri ve hikmet defineleri, delilleri her yerdedir. Gerçek akıl Allah’ı bilir…

İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz. (Bakara Suresi, 242)

Fuat Türker
twitter.com/Fuat_Turker
( Akıl Rahmet Hazinelerinin Ve Hikmet Definelerinin Anahtarıdır başlıklı yazı fuatturker tarafından 26.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu