Islak kanatlar meydanında bir heykel
elinde yağmalanmış son bir gül
Yüreğinin çekirdeğinde sımsıcak bir düş tabakası
Yanardağlarından som kelebekler fışkırıyor
Bir heykel çabukluğuyla yontuluyor denizlerim
geriye yanılgılar birikintisi kalıyor sadece
Heykel izleri sendeliyor hayal çizgilerimde
Kayıp kilitler zamanı / karanfiller mağarası
Her harami bir ulak, ellerinde mızrak gibi kalemler
Parola değişmiyor : açıl susam açıl
Bir kırbacın öfkesi, simsiyah soluklu
Mermerin tarihi olmuş cellat çiçekleri
Kucak dolusu maviliklerin ilk ihtilali belki de
Ve üflenen bir imbat koşarak esiyor
Kirpikleri günbatımı külleri makamı
Gülü küslüğünden bilirdik
Damla damla toprağına kapandığı zamanlardan
Işıkları paramparça, gölgeleri zifiri yorgun
yaprakları kentimin bozkır zamanı
kimi vardı ki sadık heykelinden başka
Hayal vardiyasında dokurken nöbetini
Nasır tutmuş sırlar uçurumlara kusuyor sadece
Sokaklar dolusu yalnız kalmış sancılar
Ölümler vicdansızca çiğnenmiş yeraltı meydanlarında
Sadece yaralı yıldızlar tanıktır
Tomurcuklanırken heykelin dudakları
Uyuya kalmışım kuş tüyü bir bankın üstünde
Islak kanatlar meydanında bir şehir
İçimde haritamın yırtıldığı bir zaman
Oktay Coşar