1
Gönül seni
bırakıp, kime etsin iftihar,
Sana dair
kim bilir, ne bilinmez bir sırsın.
Bir adın acîb iken, diğer adın yadigâr,
Lütf eyle şu âleme nurların bizi sarsın.
Senden
başka kimim var, sen eylersin bahtiyâr,
Gönül seni
bırakıp, kime etsin iftihar.
Nefsimi sen doldurup, ben nefsimden yanayım,
And cenneti alaya canım uzak olsa da.
Vefa şelalesinden bir damla aşk kanayım,
Ahir zaman içinde bu ömrüm son bulsa da.
Hadika olsa dahi, muhabbetle yanayım,
Nefsimi sen doldurup, ben nefsimden yanayım.
Varlıkları
harş eden, ya bahardır, ya kıştır,
İki yolun
başında ortasında, sonunda.
Amel
defterlerimi, sağ elime tutuştur,
Her ince
hesap tutan Meleklerin yanında.
Benimde
muradımı, laikinde yakıştır,
Varlıkları
harş eden, ya bahardır ya kıştır.
Bir sahibi sen ol ki kimsesiz kafesimin,
Külfetine
yakmadan, cahîmin koru
beni.
Adın zikir olunsun, içinde nefesimin,
Sen kalbime
verdiğin imanla koru beni.
Dilime
kilit vurdum, kalbim desin isimin,
Bir sahibi
sen ol ki kimsesiz kafesimin.
Senden gayrı ilah yok, sahibisin âlemin,
Muhtera eden sensin, hiç yoktan şu âlemi.
Canlı
cansız ne varsa, ol demişti kelamın,
Levh-i mahfuza yazdı, Cebrail’in kalemi.
Öyle bir
verildi ki, âbıkevser selamın,
Senden başka ilah yok, sahibisin âlemin.
Gücünü
düşünmeye düşünce basit kalır,
Senin
kudretin arşa, benim ancak toprağa.
Mücadelem
yolundur, daha bir adım alır,
Ebediyen
geçse de, ruhum benzer yaprağa.
İlmine zehab olan, aklını ziyan bulur,
Gücünü
düşünmeye düşünce basit kalır.
Sensin
beşere hayat, emaneti lütufkâr,
Sen ışığımsın benim, hem ay’ım hem güneşim.
Gökyüzünde yıldızlar, gıpta eder sana yâr,
Anladım ki anlamsız, dünyevi tükenişin.
İşlediğim
hallerden, af et beni afüvkâr,
Sensin beşere hayat, emaneti lütufkâr.
Cemalini görmeye hiçbir güç dayanamaz,
Her bakışa
nakş etmez, seyranda saklı izin.
Takva
elbisesini, giyinen soyunamaz,
Yumuşamaz
hiçbir kalp senden almadan izin.
Bir emrinle
lal olur, dil kelam giyinemez,
Cemalini
görmeye hiçbir güç dayanamaz.
Ne varsa şu
âlemde her şeyde seni gördüm,
Sen havaya
toprağa, hayat veren hayatsın.
Varlığın
yapısında, ruhtan bedene vardım,
Ha kalksın
can ayağa, hemhal diri ha yatsın.
Senden
aldığım bu can özünü sana verdim,
Ne varsa şu
âlemde her şeyde seni gördüm.
Sırtında
bütün âlem, can bulup filizlenir,
Hiçbir yere
sığmazsın,
bedâyî hak sendedir.
Daha nice
bilinmez, eserlerin gizlenir,
Eserlerin
seninle, bir bütün desendedir.
Gönül gözü
açarsa, hafî
dünya izlenir,
Sırtında
bütün âlem, can bulup filizlenir.
Alnımdaki
secdeler, aşktan aşka dayandı,
Şu gönlümü
kapattım, başka sevgi adına.
Kim taşır ki sırtında, üç günde yaralandı,
Kim koşar bilemem ki, dünyanın imdadına.
Kıblelere yüz vurup, yalnız sana uyandı,
Anımdaki
secdeler, aşktan aşka dayandı.
Kudretinle kâinat
mimarısın sen ya RABB
Somut varlık
bir yana, soyut âlem senindir.
Yalnız sen
özgürlüğün, imarısın sen ya RABB
Senden ayrı
olunmaz, Kâlû Belâ yemindir.
Sana sadık
gönüller, imanısın sen ya RABB
Kudretinle kâinat
mimarısın sen ya RABB
Fatih Dişbudak
acîb: benzeri görülmeyen, şaşırtıcı.
hadika: bahçe
cahîm: cehennem
muhsinîn: işini güzel yapanlar, Allahı görür gibi ibadet edenler.
ezkâr: zikirler, Allahı anmalar.
muhâcir: göç eden, göçmen.
ademî: yoklukla ilgili, olmama.
zehab: gitme, bir fikre kapılma.
âbıkevser: Kevser adlı cennet havuzunun
suyu
lütufkâr: lütuf eden.
afüvkâr: affedici.
hafî: gizli, saklı.
bedâyî: görülmedik güzellikte şeyler.
Yazarın