Yaşamın sessiz güzellikleri,gizemlikleri,sırları,aşkları,
yasakları,yaşanmışları,yaşanmamışları,
Mitolojik efsaneleri,dinleri,dilleri,düşleri,
cenneti,cehennemi,tohumları,bitkileri,ağaçları,
toprağı,suyu,kaderi,

hayvanları ve düşünebilen düşünüpte eyleme sokan varlıkları yani biz insanları.

Tüm bu atmosfer ışığını solup zamanla yarışırken,neyiz neye benziyoruz,neler yapıyoruz
Yaptıklarımız ve yapmadıklarımızın dışında,pişman olduklarımız veya pişman olmadıklarımız,

Sevdiklerimiz,sevmediklerimiz,çevremiz,ailemiz,dostlarımız,ilkbakıştıklarımız,ilk aşık oluşumuz,

İlk öpüşümüz,ilk sevişimiz kalbimizin yerinden fırlayacak oluşu,heyecanlarımız,ayrılık ve ağlayışlarımız ve ardından sayfalarca dolu köşeleri yırtık,buruşmuş hasret,özlem kosusu sinmiş onca mektup ve küçük notları bırakırız.

Benim yaşam felsefem bana hep şunu söyler ’’Yakaladığın anı yaşa veya yaşat’’yarına bırakılacak çok şeyler olabilir ama yarını beklemeyen ve bir rüzgar misali kulağına fısıldayıp geçen öyle anlar olurki yaşamadığında yarınlara acı bir hatıra pişmanlık ve keşkelerle dolu düşünceler bırakacak olursun.

O yüzden yarına saklayacağınız anılarınızı ve yaşanmamışlarınızı i yi seçin.Çünkü keşkeler ve pişmanlıklar insan yaşamında cennet ve cehennemi oynarlar.

Bir insana bakarken dili,dini veyahut uyruğunu merak ederek veya dış görünüşüne aldanarak kişi hakkında vereceğimiz her karar ve yargılamada yanlış sorgu ve kişilik analizi ederken veya not verirken kendinze not verdiğinizi unutmayın.

Çünkü karşımızdaki birey aslında biziz ve kendimizi yargılıyoruz.İyi veya kötü,doğru veya yanlış vereceğimiz her karar kendimize olan özgüvene ve yaşama olan bakış açımıza not veririz.

Sorgulama esnasında kişi analizi yaparken eğer empati kuruyorsak ilk önce kendimizi yargılarız.Kenmize olan saygıyı,düzeni,disiplini klasik bir bakış açısı ile değil aynaya bakar gibi yapmalıyız.
Eğer bunu yaparsak sonuca ulaşırız.

İnsan yaşamında herzaman bir gölge hatta dahada öte soğuk ve sıcak bir ter veya silik gibi kokan ön yargılar mantıklı ve enmati kurmamızı engeller ve bizi toplumun değerlerinden ve
ilerleyişinden alıkoyar,bırakım toplumu!özgür bir birey yaratmak değil tutsak bir birey yaratır hale gelir.

Tutsak olan bir birey sistemin havyanlaştıran,apolekleştiren kendi özenden ve gerçeğinden uzak olan bireydir.
Ama özgür olan bir birey toplum değerini,gerçekliği ve insana insan gibi bakışını dahada güçlendirir yaşamın ve umudun tohumların ekmiş olur ve buda yarına ekilecek büyük bir eylem olur.

Serdar Özdemir
24 Ocak 2012/Salı
Saat:Gece / 02:50
( Anlar Ve Yarınlar başlıklı yazı SerdarÖZDEMİR tarafından 24.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu