1 Son Nota


Kadın _ Yıkım... Bak ben bu kelimeye hiç ama hiç yabancı değilim. Yine de bu kısa olmayan, yaşadığımız duygu sürecinde bunu anlaman gerekirdi.. Zaman zaman sanki içi boş, anlamsız bir çukura bakıyormuş gibi dalmamdan bunu anlayacağını düşünmüştüm. Bak! Hala ruhumdaki on senelik duygu enkazının kalıntılarını temizlemekle uğraşıyorum. Ve o kadar yoruldum ki daha fazla kalıntı temizleyecek gücüm kalmadı. Sen sancılı geceleri bilir misin? Bana ait, geçmişimden bir türlü kopmak bilmeyen sancılı geceleri.O gecelerde sancıların nasıl ruhumda tortulaştığını, ölüm kokusunun nasıl burnuma sindiğini bilir misin? Bir de kalkmış bana üç cümlede bir yazgı diyorsun. Hah! Yazgıymış! O yazgı on sene yoktu bende. On sene yazgısız yaşadım ben. On senenin sadece onda biri okunaklıydı belki de. Geri kalan süre, mutsuzluklardan ve yalancı mutluluklardan ibaretti sadece. Yaşam bana içten, çocuksu kahkahanın nasıl atıldığını bile unutturdu. Umut... Bak işte o kelimeyi iyi tanırım. Eğer kalbim hala çarpabiliyorsa o kelimenin elimden sıkıca tutması yüzündendir. O sancılı gecelerde, göz yaşlarımdan bile nefret ettiğim zamanlarda umut hep karşımdaydı, hep dertleşti benimle... Sen gerçeği istemek nedir bilir misin? Sahtelikten, bayağılıktan uzak, içinde şefkat olan gerçeği... Çıkarsız, menfaatsiz, bir vücuda değişilmeyecek, oyunsuz, yalansız gerçeği... Ve gerçeğe olan tüm inançsızlığınla bile hala ve hala gerçeği aramak nedir bilir misin? Beni yanıltma... Lütfen... Yalvarırım beni yanıltma... Onca inanmazlığın içinde bir sen çıktın gerçeğe yakın... Ve şimdi beni dinliyorsun karşımda. Ayrıntılarıma yakından bakıyorsun, bakışlarından anlayabiliyorum. Ama... İçinde yıllarca birikmiş göz yaşlarından oluşan bir roman gibi bitkinim şu an... Biliyor musun, ruhumu, mutsuzluğumu bile dinlendiremedim bir an olsun. Ama sen yanımdayken dinlendiklerini keyiflendiklerini hissediyorum... Senin karşında hafızamı kaybetmek, hiçbir şey hatırlamamak, utangaç, çekingen bir kız çocuğu olmak istiyorum sadece... Ama yanıltma beni. Sen de diğerleri gibi bir bedene takas etme duygularını. Bedenin, bedenim kırışabilir ama duygular? Lütfen... Bak! Ben tercih etmedim takıntılarımla birlikte yaşamayı. Onlar bana sancılarımdan, yüzlerini sonradan çözebildiğim maskeli adamlardan mirastır. Şüphe, güvensizlik bir gölge gibi takip etti beni yıllarca. Ve.. Biliyorum... Bazen acıttım canını... Kendim olamadığım zamanlara denk geldi bu anlar. Ve belki de seni acıtarak mutluluk çaldım senden... ’Nasıl?’ der gibi bakıyorsun bana... Ah tatlı adam... Anlasana, canını her acıttığımda biraz daha güçlüymüş gibi hissediyordum kendimi. Oysa ben bilmiyor muyum kendimi her ’mış’ gibi yaptığımda biraz daha eksildiğimi...Ahh Don kişot ahh! Hayallerini yaratan da o, öldüren de o... Ben artık don kişot olmak istemiyorum... Artık hayallerden yarattığım mutlulukların üstüne düşman postu giydirip, mızrak sallamak istemiyorum. Artık beni mutlu edeceğini düşündüğüm hayallere ulaşabilmek için binlerce kilometre yol kat edecek gücüm kalmadı... Ah tatlı adam ahh... Oturmuş dinliyorsun beni. Söylesene bir gün bıkmayacak mısın benimle uğraşmaktan? Daha ne kadar yalnızlığımın içinde barındırabileceksin yalnızlığını? Ama yanıltma. Sana yalvarıyorum yanıltma beni... Gözlerindeki ışıltı hep gerçek olarak kalsın ne olur... Nihayet yakalandım... Ağlıyorum işte... Çırılçıplak hissediyorum şu an kendimi. Ama salgıladığın huzur sayesinde giyinmeye bile gerek görmüyorum... Ben... Ben...

Adam_ Ben seninleyim...

Kadın _ Şu müzik... Ne kadar çılgınca esiyor, sert bir rüzgar gibi. Bir oraya bir buraya koşuyor notalar ardına bile bakmadan. Hem isyankar hem itaatkar... Ben bu çelişkiyle varım diyor adeta. Böyle bir besteyi yaratabilmek için deli olabilmek gerek... Çelişkilerle zevk alıp çelişkilerle boğulabilmek gerek. Etrafının, vücudunun, aşklarının , hislerinin tamamen düşlerle dolu olması gerek. Sürekli düş dolu bir kabı ruhuna dayayıp kana kana içmen gerek. Son nota... Bu müziğin bestecisinin en korktuğu şey bu olmalı. Son nota... Neymiş efendim her son yeni bir başlangıçmış. Palavra bunlar! Umut tacirlerinin süslü tesellilerinden biri işte... Korku... Bestecinin son nota korkusu... Bir düşün. Bizim ilişkimizi. Notalardan oluştuğunu... Kimi zaman coşkuyu zirveye çıkaran kimi zaman dokunaklı anları kalbimizde hissettiren notalardan oluştuğunu... Ya da tüm duyguların el ele birleşip haykırdığı anlar. Düşün bir : Seni çok özlemişim. Odamda kendimleyim. Loş ışık hem odayı hem beni sarmış. Ağır ağır, sanki yavaş çekimde güldüğümüz anları düşünüyorum. Ne kadar dingin, uysal bir müzik yakışırdı değil mi bu ana? Peki ya senin bile mutsuzluklarıma renk veremediğin anlar? Sanki bir şelaleden düşüyor muşum gibi... İşte buraya da boşlukta birikmiş tüm notalarla çalınan buruk bir ezgi yakışırdı... Ahhhh tatlı adam... Mışıl mışıl dinliyorsun beni. Peki ya bizim son notamız? Bugün? Yarın? Sonbaharda? Ağaçların çiçeklendiği an mı yoksa? Korkuyorum... Korkuyorum tatlı adam... Sen bilir misin hem acıya bağışıklık kazanıp hem acıdan korkmanın ne demek olduğunu? Ben bilmek istemezdim. Ama biliyorum. On sene karnımda büyüttüm ben o acıları... Ama seninle hafifledim... Senin iyiliklerin sayesinde aynaya ürkmeden bakabildim yıllar sonra. Sığ zamanlar seni tanımamla, sana inanmamla geride kaldı... Senin ruhumu ilk kucakladığın an güvenebildim sana... Ama lütfen yanıltma beni tatlı adam. Yüzyıllarca kal yanımda... Son nota sadece ömrümüzün son noktasında bulsun bizi. Hadi... Şimdi öp beni... Çılgınca öp...

Oktay Coşar
( Son Nota başlıklı yazı marcel tarafından 24.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.