Trakyanın bir köyünde dünyaya geldim. Bu topraklarda köyün ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını solumuştum. Yoksulluk içinde büyüdüm. Babam yetim kalmış fakirlik çekmiş, bir sürü çocukla anası tek başına zor günler geçirmişti. Rahmetli ninem senelerce kızanlarına tek başına bakmış, yeri gelmiş bir sini kaçamağı on kişi paylaşmıştı. Yeri gelmiş aç yatmışlar, her türlü zorluklarla mücadele etmişlerdi. Paylaşmayı, sevgiyi ve sabırlı olmayı hayat onlara öğretmişti.

Çocukluk yıllarıma baktığımda bizim evde fakirliğin yanında eksik olan bir şey daha vardı sevgi. O senelerde ve daha sonra ev de küfür (sövme, sayma) eksik olmaz, devamlı sinir harbi yaşanırdı. Gerçek sevgiyi paylaşmak, dostluğu paylaşmak hiçbir zaman kısmet olmadı, yıllar sonra anladım… Kardeşin, kardeşi kıskandığını, hayat hakkı tanımadığını, bencilliğin ve her olaya karşı duyarsızlığını gördüm.

Miras kavgaları; ömür boyu kardeşlerin arasının açılmasının ve bozuk kalmasına neden olurdu. Hatta birbirlerinin hastalığına ya da ölümünde cenazelerine gitmeyen insanları gördüm. Yanı başımız da dip dibe yaşadığımız komşularımızdan kalben kilometrelerce uzak, ilişkimizde çok zayıftı. Bir mal kavgası, bir arsa kavgası mala karşı aşırı heves, malı mülkü bütün insani değerlerin üstünde görme sevdası… Hiçbir zaman bizim ailede de bitmezdi. Oysa bir amansız hastalık, ölüm her zaman ensemizdeydi, bunu bizler unutmuştuk.

Komşularla birbirimize selam vermeye dahi çekiniyorduk. Adamı mal varlığına göre değerlendirme hırsımız, akrabalığa göre değerlendirme ön plana çıkmıştı. Bir kişi devamlı bir şeyler veriyorsa iyi kişiydi. Sevgi, komşuluk ikinci plandaydı. Açıkçası köyde bir laf var donuk (soğuk) bir kişilikteydik ya da karşımızdakini öyle görüyorduk.

Zenginliği bir meziyet bir güç gösterisi insanlara yukarıdan bakma, fakir insanları küçümseme, hakaret vari konuşma, dalga geçer tarzda konuşmaları gördüm.

Bencilliğim, hep kendimi düşünme benim karakterim olmuştu, bundan vazgeçemiyordum. Aldığım 2-3 kuruşluk mal bile olsa parasını yada borcu her zaman ödeme taraftarı değildim. Bunu bir kâr yada esnafı keriz yerine koyuyorum diye düşünüyordum. Oysa kendi kredimi ve insanı vasfımı bitiriyordum.

Bu topraklarda başka birilerinin de yaşaması gerektiğini, onlarında bir hayatı olabileceğini, zaman gelecek gençlikte aynı kıza aşık olabileceğimizi, aynı şarkıyı isteyebileceğimizi unuttum... Yaşam sanki sadece ben merkezliydi… Oysa çook yanılmıştım.

FAKİRLİK

Ahırda var bir inekle eşeğim/
Yünüm yoktu ottan yapıldı döşeğim/
Engelleri bilmem nasıl aşayım/
Fakirlik önümde duruyor benim./

Ayağımda kara lastik gezerim/
Soğuklardan titrer dudak büzerim/
Konu, komşu, akrabayı üzerim/
Fakirlik sırtımda kanıyor benim./

……….

Hoşça kalın! Mutlu kalın!

Kaynak
Şiir: Ali Yıldırım Hançılı
http://www.antoloji.com/fakirlik-17-siiri/
( Köyüm Ve Benim Eksikliğim başlıklı yazı tredi tarafından 27.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu