Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri-3
-Anuşkamı arıyorum-Uçan kuştan soruyorum-Amerika’da mı Almanya’da mı bilmiyorum-Anuşkamı arıyorum…
-Fazla bağırmadan söyle be oğlum Kontrollü Mehmet,nam-ı diğer Hamlet!Yıllardır senin yaptığın bu şarkıyı dinleye dinleye hepimiz ezberledik artık,ama bize biraz insaf et n’olur?
-Elimde değil Rüstem dayım,elimde değil.Ne dilime ne de gönlüme sözüm geçer…
-Ne aşkmış be kardeşim!Belki de hiç kavuşamayacak Anuşkasına.Sadece şarkı söyleyip,şiir yazacak yıllarca onun için.
-Farfara Halim,canı acıyan eşek atı geçermiş.Bizim Hamlet bir gün şair olur çıkarsa hiç şaşırmam.
-Ehh,aşkolsun Dereli,beni eşeğe de benzettin ya.
-Darılma,teşbihde hata olmazmış.Lafın gelişi işte…
-Hoş geldin Avcı Osman.Yüzün gülüyor,yoksa doğdu mu senin torun.
-Çok şükür,gelin kızımız kurtuldu.
-Gözünüz aydın,Allah analı-babalı büyütmeyi kısmet etsin.Kız mı,oğlan mı?
-Kız.
-Zaten senin oğlan torun vardı,kız olunca sevinmişsindir.
-Kız-erkek fark etmez.Yeter ki eli ayağı düzgün olsun.Hamlet bugün çaylar benden.Çay dediysem illaki çay içmek için zorlama arkadaşları,başka şey arzu eden olursa da ver.
-Tamam Avcı abim,mesajın anlaşılmıştır.
-Hamlet şu televizyonu aç da Uğur’un ajansını izleyelim.Memlekette neler olmuş,öğrenelim.
-Haydar baba,televizyon bir haftadır bozuk.Servise haber verdim,ama gelmediler.Uydu alıcısına bir şey oldu heralde.
-Bir haftada gelemedi mi adamlar şuncacık yerden?
-Gelmesine gelirdi de bizim Kontrollünün çağırdığından ben emin değilim Çalık.
-Valla çağırdım.
-Niye televizyonu tamir ettirsin ki,son zamanlarda Kontrollü Çay Kıraathanesinin müşteri sayısı azaldı mı,arttı mı,bir düşünün!Tabii ki arttı.Niye?Çünkü insanlar birbiriyle muhabbete hasret kalmışlardı bu televizyon illeti yüzünden.
-Televizyon isteyen Kosvolu’nun kahveye gitsin.Hem de plazma var orada.
-Kosvolu’nun çayı da içilir mi?Çay değil,sanki turşu mübarek.Şu odun çayını içen bir daha başka çay içer mi?
-İyi reklam yaptın be Hamlet.Ama sen de çaya karbonat katarmışın.
-Gel,ocağı tezgahı ara.Bakalım karbonat bulabilecek misin?Ben hayatımda bir kere bakkaldan karbonat aldım.O da hanım kek yapmak için istemişti de ondan.
-Dün gece seyretmiş bizim evdekiler.Bizim burayı çekmiş televizyoncular.Hatta Emine teyze çıkmış anlatmış.Uçan daire mi ufo mu ne gördüğünü söylemiş.
-Desene televizyona bizim burada çıkan sadece Hamlet değil,ama Emine teyze ne bilir ufoyu?80-90 yaşında bir kadıncağız.Anlamaz ki öyle şeylerden.
-Evde çocuklar korku içinde,ya bizim eve de gelirse uzaylı adamlar diye.
-Televizyoncular bu uçan daire konusunu ısıtıp ısıtıp seyircinin önüne koyuyorlar.Verecek haber bulamayınca hemen ufo’larına sarılıyorlar.
-Benim duyduğuma göre önce Haydar babaya gitmiş televizyoncular.Sayılan,sevilen,sözü dinlenen bir kişi bu olayı anlatırsa daha inandırıcı olur diye düşünmüşler.
-Doğru mu Haydar baba,geldiler mi sana?
-Geldiler Marsık,ama ben kovaladım onları.Konuşmam için önce “televizyonda bütün Türkiye’nin beni göreceğini” söyleyip kandırmaya çalıştılar.Olmaz deyince,para teklif ettiler.Sinirlendim ve bunlara çaldım s….i.Paparayı yeyince bir kaçışları var.Sinirin yerini aldı bir gülme bende.
-Seni kandıramayınca,yaşlı başlı diye düşünüp Emine teyzeyi buldular demek.
-Duyduğuma göre fıldır fıldır;konuşacak ,ama aynı zamanda da inandıracak bir kişi aramışlar.Tabii bunların bizim buralı adamları yani işbirlikçileri de varmış.
-Ne bilmişler bizim buraya uçan daire indiğini.
-Aşağıdaki kahveye bir ajansın muhabiri bir arkadaşı ile konuşmaya gitmiş.O sırada televizyonda bir programda ufolardan bahsediliyormuş.Bunların yanındaki masada oturanlar “bizim buraya gelse,ne yaparız acaba?Kaçar mıyız,yoksa hoş geldiniz deyip karşılar mıyız?” biçiminde konuşuyorlarmış.Muhabir bunları yarım yamalak duymuş ve hemen oradan ayrılınca bağlı olduğu ajansa bu konuda haber geçmiş.Ajans da bunu çeşitli yayın organlarına duyurmuş.Ve sonuçta kamerayı,mikrofunu kapan koşturmuş buraya.
-Desene Emine teyze bu işten üç-beş kuruş kazanmıştır.
-Kazansın kadıncağız.Zaten hiç kimsesi yok.Onun bunun sadakası ile geçiniyor.Ama o bile önce itiraz etmiş,direnmiş söylemem diye.Sonra ikna etmişler.Ne söyleyeceğini,naslı davranacağını tek tek öğretmişler kadına.
-Emine teyze,”gökten ışık saçarak yuvarlak bir şey on metre ilerime indi.Sonra o yuvarlak şeyin kapısı açıldı.İçinden kısa boylu üç tane adam çıktı.Bana doğru yürüdüklerini görünce,korkudan bayıldım.Ayıldığımda gittiklerini fark ettim.” Demiş.
-Yalan be kardeşim yalan.Hepsi uydurma.Baksana bu günlerde en ciddi kanallar bile birinci haber olarak Çinlilerin Ağrı dağında Nuh’un gemisini buldukları haberini veriyor.
-Çinlinin işine akıl sır ermez.Adamlar yakında Nuhun gemisinin aynını yapıp turizmin hizmetine verirlerse hiç şaşırmam.Tapon mal deyince,bir de taklit mal deyince aklıma hemen Çinliler geliyor artık.
-Sözüm ona televizyon bozuk,baksanıza gene televizyondan konuşuyoruz.Yani gitti bir ekranlı televizyon ama,geldi bizim gibi 4-5 canlı televizyon.
-Ağzına sağlık Haydar baba.Çok doğru söyledin.
-Oğlum Hamlet,en iyisini sen yapıyorsun.Bizim bu muhabbetlerle oyalanmayıp şarkını mırıldanıyorsun.Haydi,söyle şu Anuşkamı Arıyorum şarkını da dinleyelim.
-Yapma be Haydar baba!Bıktık artık bu şarkıdan.
-Fazla konuşma Dereli!Sen babadan daha mı iyi bileceksin?Emrin olur Haydar Baba:Anuşkamı arıyorum-Uçan kuştan soruyorum…..
(
Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri-3 başlıklı yazı
Ömer Faruk tarafından
31.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.