alt-Bak Aktar,gene zar tutmaya başladın. 
-Yok be Haydar Baba!Sen gele atıyorsan bunda benim suçum ne?Ah,işte gene hep yek attın. 
-Tek kapı açık,şimdi onu da kapatırsın,demeye kalmadı kapattın Aktar. 
-Sen biraz bekle Haydar Baba!Belki açık verir. 
-Sanmam Şerif Ali. 
-Tamam yenildim.Kabul ediyorum.Mideme ağrılar girdi valla.Mide ağrısı dedim de aklıma geldi:Aktar bunun çaresi nedir? 
-Çaresi şu:Benim gibi tavlanın kitabını yazmış olanlarla oynamayacaksın.Bir de kefir içeceksin Haydar Baba,kefir. 
-Havan batsın!Bunun acısını çıkartırım bir gün elbet.Konuş istediğin kadar.Çünkü gün,senin günündür. 
-Kefir dediğin şey nedir,o ne işe yarar? 
-Avcı,kefir mide ağrısından,bağırsakların düzenli çalışmasına,astımdan prostata varıncaya kadar 15-20 çeşit rahatsızlığa iyi gelen bir içecek.Ayran gibi,ama özel bir mayası var.Evde bile yapılabiliyor. 
-Adını duydum,ama hiç içmedim. 
-Eskiden Türklerin çok sık kullandığı sağlıklı bir içecekmiş,sonraları unutulmuş.Hele günümüzde içecek deyince kefiri kim aklına getirecek,kola mola varken?Çoluğa çocuğa kefir içereceksin,olmadı ayran içireceksin.Kolayı,gazozu da evin kapısından içeriye sokmayacaksın.Bak bakalım o zaman hastalık mastalık kalıyor mu? 
-Kontrollü kefir satmadığına göre,biz de mecburen,tavladan kazandığımız şu gazozumuzu içelim bari. 
-Hamlet,Aktar’a gazoz ver;diğer arkadaşlara da sor bakalım ne içerler.Nasıl olsa yıkılmasına yıkıldık,bari tam olsun. 
-Sen de son zamanlarda önüne gelene yenilirsin be Haydar Baba.Gazoz ağacı diyorlar o yüzden bazıları sana. 
-Desinler Çalık.Ben işimi bilirim.Yemleme yapıyorum yemleme.Balığa gittiğimde de önce elimdeki yemlerin birazını suya atarım.Sonra çekmeye başlarım yemlenen balıkları tek tek. 
-Haberin var mı baba,Halit Ağa’nın çiftliğini soymuşlar. 
-Yok,senden duydum Dereli.Çiftlikte soyulacak ne var ki? 
-Ne olacak,beş tane inek çalmışlar.Her biri 2500-3000 lira eder en azından.Adamlar dayamışlar çiftliğin kapısına kamyonu,yüklemişler inekleri. 
-Olur mu öyle şey?Heralde kucaklarına alıp bindirmediler inekleri. 
-Çiftliğin dış kapısının biraz ilerisinde bir tümsek var ya.Oraya dayamışlardır kamyonu.
-Çiftlikteki adamlar,köpekler ne yapmışlar onlar inekleri çalarken? 
-Orasını sormadım,ama şunu da duydum.İnekleri götürenler Halit Ağa’ya telefon etmişler.”İneklerine kavuşmak istiyorsan 3000 lira ver,yoksa yakında sucuk olarak yersin ineklerini” demişler. 
-Bir inek parası verip beş ineği geri almak daha mantıklı.Ya da bekle,belki polis yakalar soyguncuları! 
-Soygunun,hırsızlığın şekli de değişti. 
-Son günlerde çok arttı bu hırsızlık olayları. 
-Beni de soymaya kalktılar,Dereli. 
-Hadi be Çulsuz,yalan söyleme.Burada en son soyulacak adam sensin.”Cebi delik adam,haramilerin yanından ıslık çalarak geçer” biçiminde bir söz hatırlıyorum.Bu söz sanki senin için söylenmiş. 
-İki gözüm önüme aksın ki… 
-Yemin etme Çulsuz.Nerede ve nasıl oldu,onu anlat. 
-Dört gün önce fırının sokağından geçerken oldu. 
-O sokak çok karanlık.Çocuklar sokak lambasının ampulünü kırmışlar.Geçende ben bile geçerken oradan çekindim doğrusu. 
-Ehh,Deli Hamza bile çekindiyse… 
-Fırını geçtim,tam köşeyi döneceğim üç kişi bitti yanımda.Biri bir koluma,biri öteki koluma girdi.Diğeri de bıçağı çekti,dayadı boğazıma. 
-O soyguncular kesin buralı değildir.Buralı olsalar Çulsuzu soymaya kalkarlar mı?Ya da acemi sayılırlar bu konuda.Çünkü “şaşkın ördek,başını bırakır kıçından dalar”mış. 
-Amma laf söyledin be Avcı Osman.Ne ilgisi var söylediğinin olayla?Hem bırak da adam anlatsın… 
-Ceplerime,hatta çoraplarımın içine bile baktılar.Tabii beş kuruş bile bulamadılar. 
-Şaşırmıştır adamlar.Şansızlığın bu kadarına da deyip basmışlardır küfürü.Belki de sana acıyıp aralarında topladıkları üç-beş lirayı vermişlerdir. 
-Ne acıması Hamza abi?Temiz bir sopa çektiler.Baksana,dudağımdaki yara hala geçmedi.Utancımdan dört gün evden dışarı çıkmadım.Yaralar geçsin diye bekledim. 
-Niye dövüyorlar,elin garibini?Vicdansızlar… 
-“Sen adam değil misin?Neden yanında para taşımıyorsun?” deyip dövdüler. 
-Hamlet al şu parayı.Çulsuz’a ve ocağın yanındaki arkadaşa birer ekmek arası tavuk döner yaptırt,birer de gazoz aç yanına. 
-Tamam ,Deli Hamza. 
-Öteki kim Hamza?Buralarda pek görmedim onu.Yabancı mı?Çünkü “yabancı koyun kenarda yatar”mış,o da baksana bir kenarda,sanki sandalyeye emaneten ilişmiş gibi duruyor. 
-Yok canım bizim buralı da,kontrollüye pek uğramaz. 
-Ne iş görür? 
-İşi gücü yoktur.Dua ile,zikir ile geçirir vaktini.Bazen mevlüt okuyanların yanına takılır.Mevlütte ikram edilenlerle karnını doyurur,belki üç-beş kuruş veren de olur.Derviş gibi bir şey canım… 
-Desene boşuna dememişler “gavurun tembeli keşiş,müslümanın tembeli de derviş olur”muş. 
-Bu tip insanların sayısı da çok arttı bu günlerde.Ortam da müsait nasıl olsa. 
-Geçim dünyası Haydar baba,geçim dünyası… 
-Doğru,çaresizlik de bazı şeylere neden olabiliyor.Şimdi bir de ekonomik kriz belası var.Yani vatandaş için “gök demir,yer bakır” oldu. 

( Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri - 4 başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 1.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu