SORACAKLAR
Kapılar açıkken her kula,
Denir oraya neden girdiniz.
Hakk yolunda idik dünyada,
Siz bizimle dalga geçtiniz.
Vücut yavaş yavaş çökecek,
Gözümüzde ferler sönecek.
Hayat yolu elbet bitecek,
Soracaklar nasıl sevmiştiniz.
Hastalık bedeni saracak,
Doktor bazen aciz kalacak.
Beden ilaç ile kokacak,
Soracaklar nasıl içmiştiniz.
Beden iflas edip bitecek,
Çok ilaç fayda etmeyecek,
Gözden mazide silinecek,
Soracaklar nasıl görürdünüz.
Ahvali hane hüzünlüdür,
Bilinir ki kul ölümlüdür.
Toprakta çok can gömülüdür,
Soracaklar nasıl yemiştiniz.
Pişmanlık fayda vermeyecek,
Anılar öne serilecek,
Dost-akran yana dizilecek,
Soracaklar nasıl sevmiştiniz.
Bir bahane kapı çalacak,
Beden candan ayrı kalacak,
Ceset musallaya konacak,
Soracaklar nasıl bilirdiniz.
Oğul-kız-eş yalan olacak,
Al ten içine kum dolacak,
Münker-Nekir elbet soracak,
Dünyayı sanıl geçirdiniz.
Akl-ı selim düşün yaşarken,
İbadet et vakit varken,
Kabul olmaz son nefesteyken,
Soracaklar nasıl kaçırdınız.
Dünya elbet imtihan yeri,
Giden asla dönmedi geri,
Bir gün etten ayrılır deri,
Soracaklar nasıl yaşadınız.
Dense de irtica,
Hakk’a et iltica,
Mahcup olmayasın,
Hak kapısına varınca.
Şair: Abdullah Yaşar Erdoğan