Sevgi, şefkat, diğergamlık,merhamet ...                                                                                         Ve çoğu kez hüznün karşılığı olan iki hecedir o. Bazen bir yumaktır hicrandan, bazende bir neydir inleyen.Duyduğumuz,fakat dinleyemediğimiz o en güzel bestedir çoğu zamanda.
    Ne anneler gördüm, Kimisini işittim;
Soğuğun bıçak bilediği, rüzgarın ıslık çaldığı iklimlerden birinde, kara kışa ve fırtınaya aldırış etmeden,ilerliyor patika yollardan birinde.Ayağında bir potin.tutmuş sımsıkı evladının elinden.Menzil,uzaktaki bir okul.Çocukcağazın yüzü gözü görünmüyor,sarmış sarmalamış iyice,oda halinden hiç rahatsız değil hani,sırtında okul çantası,sarılmış anasının eline,muhtaçlığını beyan edercesine.bata-çıka gittikleri yolda duruyorlar arada bir, ve anne çömeliyor yavrusunun önüne,rüzgardan açılmış kaşkoluyla iyice sarıyor yavrusunun yüzünü.  Sonra uzanıp ellerini avuçluyor evladının,ağzına yaklaştırıp sıcak nefesiyle bir nebzede olsa ısıtmak istiyor.Sonra kalkıp devam ediyorlar yola kaldıkları yerden.Derken uzaklaşıyolar o bembayaz örtünün üstünde gözden kaybolana kadar ...
     Ahh anneler; dertli sineler,imalı çehreler...
Yüreğinde derin hislerlerle, bir eline sevinçlerini,bir eline umutlarını alır ve koşar bir süvari gibi adeta.Soluk almadan,durmadan,dinlemeden,bakmadan asla geriye.Kimi zaman önüne engeller çıksada o bitmeyen bir azimle göğüsler herşeyi.Zaten bitermi ki onda  elemler,dinmek bilirmi ızdıraplar? oysa o tüm bunlara karşı hep cesur,dirençli ve güçlüdür.Kaldırır lügatından "yorgunluğu" ve "yeteri" geleceğe parlayan gözlerle bakar hep. Kimi zamanda sığdırır tek kelimeye tüm anlamları,yada süzülür sımsıcak çehresinden söyleyemdikleri.
   Ne anneler gördüm,Kimisini işittim;
Sırtlamış tüm yuvanın yükünü sırtına koşuşturuyorken,yuva,hayat,evlat üçgeninde…
Sabahın ilk ışıklarıyla başlıyor maroton. Önce yatağından doğrulduğunu görür gibi oluyorum, ilerliyor mutfağa doğru,bir çaydanlık koyuyor ocağa ve sonra okul saatinin geldiğini farkediyor. Çocuklarını kaldırmak üzere odalarına ilerliyor, kapıdan içeri bir  adım atıyor ve duruyor.İşte,yine o sıcacık yüzünde bir tebessüm beliriyor evlatlarını izlerken,ne kadar çok sevdiğini hatırlıyor tekrar.O ay yüzündeki tebessüm hiç eksilmeden bir süre onları izliyor uzaktan. sonra en nazik dokunuşlarla,en tatlı dille,en hoş musikiyle uyandırıyor evlatlarını,çocukları hazırladıktan sonra kapıda,şairin tabiriyle "bir kuş öksürüğü kadar temiz"bir şekilde öpücük konduruyor yanaklarına.daha sonra evine dönüp şöyle bir bakıyor,derken ev işlerine koşuştururken buluyor kendini...bilmezken geçen zamanı,bir ara soluklanıyor.Alnında boncuk boncuk  terler.Elinin tersiyle siliyor alnını,bu yorucu maratonun ardından akşam oluyor,evlat ve eş yolu beklemek düşüyor bu kez payına,her çalan kapıyı ayrı bir tebessümle açıyor hep. Sonrasında gece oluyor,herkes derin uykulara dalar ama o uykusudur hep..
     Eyy büyük çilekeşler...
Nağmeleri hüzün kokan, acılara bile gülebilen o en güçlü insanlardır onlar.Onların mutluluğu sevdiklerinin mutluluğudur.Değil mi ki evlat güldü,güler o da,mutlu olur belki evlattan daha çok.Sevmeyi en iyi bilenlerdir.onların kalemleri hep umut yazar,mutluluk yazar.Gözleri başka bakar çoğumuzun çirkin bildiklerinde mutlak bir güzellk vardır onlar için.ahh o büyük yürekler...
    Ne anneler gördüm, kimisini işittim;
Uğurlarken vatan görevine oğlunun yada yuvadan uçan kızının ardından bakan,buğulu bir çift göz olur kimi zamanda.Yada yitiklerin ardından uzaklara dalıp giden efkarlı bakıştırlardır gözlerindeki. Ama en güzelide, geldimi dünyaya minik bir yüz,hayatın tüm neşesi olur bir anda,dünyaları verir tek gülüşüne.kucağına aldımı o minik bedeni,kalbindeki tüm sevgi ve şefkatini akıtır o küçük yüreğe.Unutur her ne elemini varsa baktımı o masum gözlere...
    Anlamayı bilene sukunetle cevap verirler...
    Hayatı güzel kılan en kutsal varlıktırlar onlar...
   Ne evlatlar gördüm,kimisini işittim;
Bazısı "aman!!!incinir" diye taşırken sırtında, Bazısı da feryatlarına dahi kapamıştır kulaklarını pervasızca...
Hele birde en acı olanı var.Yok anne diyecek kimsesi,  tek ,belkide en büyük eksik o oluyor.Ne kimse sevebiliyor onun gibi nede kimse okşayabiliyor o sıcacık ellerle.Hiç bir şey kar etmiyor o yokken... yokluğunu doldurakcak hiç bir varlık ve nesne yaratılmamıştır şu kainatta ayaklarına cennetler serilen kutsal ruhların... onun kıymetini bilmeyen evlat ta yoktur kainatta ne varki kimi toprak altındayken anlar onu kimide toprak üstünde..
eee şair ne demişler;
" ANA BAŞA TAÇ İMİŞ,HER DERDE İLAÇ İMİŞ,BİR EVLAT PİR OLSADA,ANAYA MUHTAÇ İMİŞ..." 

                                                                                                                                                     2009
( Anne başlıklı yazı Sükût tarafından 13.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu