.
.
I
Şu kuşlar acayip hayvanlar
Komşu kızına kuytuda verdiğim buseyi zehir ettiler
Anneme söyleyecekler diye üç yaşında korkularla patladı ödüm
Eksik etmezdim sol cebimden sapanı.
Bakın bayan
Ben onların yalancısıyım
Kir pas içinde aldatışlar giydiriyormuşsunuz çelimsiz bekleyişime
Oysa siz eskiden
İsmimi çaya batırıp sindirirdiniz ikinci çaylarında.
O ilk geceyi hatırlıyor musunuz bayan?
Dudaklarım serinliyorken dudaklarınızda
Elleriniz zaruri uzanmıştı saçlarıma.
İçinizin merdivenlerinde bekliyorken sıramı
Emekli bir ızdırapla
Sürekli bir üst kata gönderilmek belki endişem
İmzayı atacak kalbi bulamamak şu görkemli sevdada
Ve belki de sebebi budur dilimdeki bürokrat resmiyetin.
Buluştuğumuz vakitler
Ellerinizi yanınızda getirmemenizden farkına varmalıydım tehlikenin.
Şimdi her cümlemin içinde devrim münazaraları
Şehri yakma yasakları manşetlerde
Bir amazon ölüyor
Sol köşede bir fotoğraf: Devrik bir adam...
Bir şarkı mıh gibi dilimde: "Rak benadam!"
"Biz"li geçmiş ekiyle sevdalar yaşadık
Son cümlesini mahşere saklamış bir masalın
Romeo ve Juliet'iydik evvel zaman içinde.
Hatırlar mısınız bayan
Siz hep saatlerce sevişmek isterdiniz birkaç kadeh içince.
Ve şimdi ben
Size şaraplar sunabilmek isterdim gözlerimin kan çanağından
Ama siz öyle bir gidiş patlattınız ki suratıma
Hala oluk oluk "adınız" akıyor sol yanağımdan...
II
Ben sizin için h/içtim hep
Bu yüzdendir yokluğunuzun gönlüme uğramayışı
Ne büyük kahramanlıktır bilir misiniz
Gömleğimin patlayan düğmesinin tutup sarhoşluğumu
Sandalyenin altına yuvarlayışı.
Şaşkınlığım unutuyor oluşumdan bayan
Artık adınızı çağırmıyor penceremin altına, altını çizdiğim paragraflar
Bu aşk için savaşmak lüzumsuz artık
Zira hatırlanmaz yaşadığım topraklarda kahramanlar.
Ellerimi yaraladım ve litrelerce kan bıraktım zamanın dişlilerine
Akmasına çabalamakla geçti bir yaşım
Şimdi akrepten de, yelkovandan da kan damlaması bundandır belki
Ve belki bundandır kuşluk vakti gözyaşım.
Şehrinizde yangın var
Artık yıkmak zaruri ellerinizin değdiği duvarları
Ve inanın bayan
İnanın yetmeyecek söndürmeye enkazımın tozu, toprağı.
Şimdi bir miktar okyanus tadı
İstençsiz kanattığınız suyu çekilmiş dudaklarda
Rengi gözleriniz kadar gece, gidişiniz kadar koyu
Ellerimi bıraktığınız caddelerde
Ve bazen elvedalarla söz kesmiş duraklarda
Ama çoğu zaman da Varyant'ın kuytu bir köşesinde kesti yolumu
Bir veda sözcüğünün tanrıya yakarışı.
Belki cennet olabilirdi dilinizde yüreğimin mahlası
Tıpkı ben gibi cehennemi yedi yaşında görseydiniz
Aklamaya yetmedi gözlerim dahi
Ne yazık ki bayan
Ne yazık ki körfez kadar kirliydi yüreğiniz.
Not:
Bağışlayın bayan
Dün akşam
Hisarönü'nde
Kirli bir masanın üzerine
Yüreğimden
Usulca bıraktım adınızı.
.
.
ikibinonbir
Yazarın
Önceki Yazısı