Seninle konuşamaya konuşamaya, işaret dilim gelişti desem , işaret ile işaretleşceğim kimse de yok ki. Anlatılarımı içimde kendi kendime anlatmaktan,utanmasam dünyanın yuvarlak olduğunu, ikinci keşfedenin ben olduğunu söyleyeceğim, tekrar tekrar başladığım yere dönmekten. Zaten ikinci keşifi benim yaptığımı söyleme gibi bir şansım yok çünkü keşif bir kere olur ve belki de ben bu keşifi beynimde yeni yeni kabulleniyorum sayende. Bana istemeden katkıda bulunuyorsun bu nasıl bir şey senin için bilmiyorum ama çok da sevinme, bir şey yaptığın yok, belki de bu yine benim farkındalığımla alakalı da olabilir.
Neyse ben kime anlataıyorum ki senin dinleme özelliğin de yoktu değil mi?
Sahi biz nasıl anlaşıyorduk?
Ben cevaplayayım istersen, cevaplayacağın da yok tu zaten de konuşuyorum işte.
İyi ki varım, yoksa ben de olmasaydım kiminle konuşurdum. Ne diyordum ben? Nasıl anlaşaıyoruz du galiba sorum. Tabiki kendi kendime anlaşıyorum. Önce kendi kendimle sıkı bir kavga edip,sonra darılıyorum kendime, kızıyorum da bazen, en çok ta hatalarımı o zaman anlıyorum. Daha çok kızıyorum, konuşmuyorum kendimle, küsüyorum. Bir süre dayanamayıp, olur yönüne kaymaya başlayıp kendime kıyamayıp, affediyorum kendimi, kendimi sen sanıyorum belki de, seni de affediyormuşum haberim olmadan. Bir bakmışım ki yıllar da alışmış senin bu haline, bana sormadan, sesszice ilerleyivermişler. Biz de seninle böylece anlaşmış oluyormuşuz. İşte sorunun cevabı bu...
Anlıyormusun.?
Ben anlamıyorum...
30-07-2011