Güne, hatta haftaya nasıl başladığıma bir türlü karar veremedim bugün! Aslında hafta başı da sayılmaz ama bir çoğu için hafta sonunun başladığı gün benim haftaya başladığım gün oluyor.

Saat 06:30 sularıydı. Yan dairede yaşama evresini tamamlamamış ve benim eve girip çıkarken dahi rastlaşmayı yeğlemediğim 30’lu yaşların hangisinde olduğunu da umursamadığım, iki  ayağı üzerinde yürüyen her dişi canlıyı potansiyel aşk kumrusu olarak görme hastası olan komşumun, radyosunun hoparlörlerine bağlı elektrik kablolarını dahi yırtacak derecede volümünü açtığı ve beynimin kılcal damarlarının içine zerk ettiği tuhaf, üstüne üstlük yöresini henüz anlayamadığım türküleri ile tavana gözlerimi açışımı mı saysam acaba güne başlayışımı...

Yoksa; “yok lan bu adama rağmen güne iyi başlayacağım” diye mırıldanıp çene kemiklerimin diş etlerime kaynak yapacak derecede sıkma eylemimle birlikte yataktan kalkıp, önce ocağın kısık ateşine terk ettiğim kahvemi rolantiye alıp, duşa yöneldiğim, ılık suyun altına kendimi bırakmamın kısa bir sürecinden sonra hemen kendimi mutfağa atıp ocaktan aldığım kahveye eklediğim az şeker ile birlikte kendimi koltuğa bıraktığım ve “akşam uyuya kalmışım ya yazamadım bir şey de” diye suratımı asıp bardaktan bir yudum daha aldığım evreyi mi saysam başlayışıma...

Yoksa; üzerimi giyinip, bir gece öncesinde pc yi  yanına koyup üzerime pikeyi çekerek okumaya daldığımı sanırken uykuya geçiş yaptığım koltuğun etrafını toplamaya koyulduğum ve son günlerimde sadece yüzümü değil ruhumu da gülümsetene ne yazacağını bilmeden belki şu sıralar uyanmak üzeredir diye telefonun tuşlarına gelişi güzel basıp kısa bir “günaydın” mesajı atıp telefonu tebessümle sehpanın üzerine bıraktığım anda mı başladı gün...

Ya da; tam afyonum patladı, güne başladım diye ayağa kalkıp vücudumun tüm kıkırdaklarından ses gelecek derecede avizeye uzandığım ve tam o anda yan komşunun sinir olduğum İbrahim Tatlıses’in fi tarihinden kalma “dam üstünde un eler..” li türküsünü yanık yanık kulağımın orta zarına vurduğunda ve tüm saçlarım yılan başlı tanrıçayı kıskandıracak kadar dikeldiğinde mi başlamıştı gün... Türkü ye neden taktın diye düşünme, sevdiğimi bilirsin.

Valla bilemedim!
 
Hangisinden başlasam sonunda illaki senin tebessümünü yerleştirip güzelleştiriyorum nasılsa...
 
Hadi kalk. Çok "günaydın"lar borçluyum sana...
( Günaydın başlıklı yazı lss tarafından 19.05.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu