Bu günlerde Profesör Stephen Hawking’in “şu anki bilgi ve teknoloiyle, kimyasal yakıtlarla çalışan roketler kullanarak en yakın yıldıza gitmek bile 50 bin yıllık bir zaman alıyor.” sözü aklıma takılıyor. Gene Hawking, bu tür seyahati gerçekleştirebilmemiz için “ ışık hızı ile hareket etmemiz ve yolculuk sırasında kozmik radyasyondan korunmasını sağlayacak teknolojiyi elde etmemiz” gerektiğini söylüyor.
Yakın zamana kadar evrende yaşayan zeki varlıkların sadece dünyada var olduğu görüşü hakimdi. Bu görüşte insanoğlunun megaloman düşünceleri rol oynuyordu. Sonsuz bir evren sanki sadece insanın hizmetine sunulmuştu. Ancak son zamanlarda birçok bilim adamı evrende yalnız olamayabileceğimiz düşüncesini de dillendirmeye başladılar. Tabii bu biraz insanoğlunun saltanatını sarsacak . Çünkü evreni ve belki de dünyamızı başkalarıyla paylaşmak zorunda bırakacak.
Diyelim ki bize yakın olan bir yıldızın bir gezegeninde insan ya da insana benzer zekâ sahibi canlılar var. Bu gezegendeki akıllı yaratıklarla irtibata geçmek için onlara bir mesaj göndersek, bunun gidip gelmesi en az yüz bin sene sürecek. Bu kadar uzun bir sürede sonuçlanacak bir iş için dünyadaki bilim adamlarının harekete geçmeleri çok zor, belki de imkansız görünüyor.
Buna rağmen, bana göre gene de bilim adamlarının içinde görüntü ve ses kayıtları olan bir uzay aracının hazırlayıp göndermeleri gerekir. Tabii ki bunun sonucu -eğer insanlık dünyada tarih sahnesinden silinmezse- yüz bin sene sonra belki alınabilecektir.
Biliyorum bir çok kişi o zamana kadar “kim öle, kim kala!” diyordur. Bu zaman süresi insan için çok uzun, ancak dünyamız ve evren için hiç de öyle değil.
Baksanıza dünyamız kaç milyar yılı geride bırakmış! Milyarların yanında yüzbinlerin lafı mı olur? Göz açıp kapayıncaya kadar geçiverir!