sana kayıp ruhların yaşadığı
o karanlık sisli küf kokulu
ve birazda örselenmiş dilimle
çok uzaklardan sesleniyorum
yankılanan sesimi dinleyerek
ateş yakmıyor canımı
inan ki giderken bindiğin
o süslü son model araba kadar
ve ben ömrümce yağmura yoldaş olmamıştım
salladığın mendile ağladığım kadar
bir garip tiyatroydu aşkımız
sen ihtişamı ve güzelliğiyle büyüleyen
yaratılanların en fevkaladesi
bense seni güldüren maskesiz
boyasız bir palyaço
her sahne alışımda kalbinin gölgesinde
zevkten al al olurdu yanaklarım
oysaki küçümsendim
bilirdim
sevişirken yataktan itilmek gibiydi
bakışların
terkedildiğim gün hangi gündü acaba
fısıldadım kendime aynaya baka baka
yargıladım kalbimi
her seferinde beratını isteyen mahkum gibiydim
aciz mahsun ve üzgün
hangi günahın tohumuydum
hangi kutsal değerlere kafa tuttumda
başıma bunlar geldi
hangi çocuğun şekerini çaldım
gözyaşlarına acımadan
hangi şehvet duygusuyla
yeni yeşeren kızlara sarktım
kendime verebilecek bir cevabım yoktu
ekşimiş yemek gibiydim
ve hiç bir köpek yemezdi beni
renklerim soldu gözümde
herşey siyah ve beyaz
nefessiz bırakıyor bazen
sana sahip olamadığımı düşünürken
kalbime vuran ayaz
hatırla üç kasım günü o ağacı şemsiyeyi
dünyada hiç bir şey güzel değildi
yağmurun altında sana bakarak saklanmak kadar
artık hiç bir şey hissetmiyorum
seni vurmalıydım o gün
o adama giderken beyazlar içinde
bir kurşuna yok oluştu yaşamın o an gözlerimde
sana vaat ettiğim ölüm beni pençesine aldı
dilimden dökülen iki heceyle
-hain-
azaptar
(
Karanlık Mektuplar başlıklı yazı
azaptar tarafından
18.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.