Bir
sabah uyandım.Yine her zaman ki gibi bir gündü görünen…
Uyanıyorsun
ve işe gitmeye hazırlanıyorsun her sabah olan telaş. Kahvaltı giyinme falan
evden çıkarken anahtarı aldım mı yanıma ha unutmadan kapımı da kitliyeyim
faslı. Sonra yürüme ye başladım. Bir yandan da etrafıma bakınıyorum. Derin bir
nefes çektim hayattan ve o an dedim ki bu gün güzel bir gün…
Bu
günü farklı kılmalıyım ama nasıl diye düşünürken yürümeye devam ettim
Yol
hep işe gittiğim yol. Hiç değişik bir şey yok etrafımda. Bir şey olmalı dedim
bu gün diğer günlerden farlı olmalı. Adımlarımı yavaşlattım. Farklı bir şey
bulacağımı umarak çevreme bakınmaya başladım.
Sonra
bir şey oldu faklı kokular geldi burnuma. Başımı hafifçe kokunu geldiği yöne
doğru çevirdiğimde karşımda kocaman bir lavanta ağacı vardı. Oysa her gün
geçtiğim yoldu daha önce fark etmeliydim dedim kendi kendime.
Daha
dikkatli bakmaya başladım başka bir şey bulma çoşkusu ile. O anda kulaklarım
bir kuşun sesini duydu. Ama her zaman duyduklarımdan değil daha farklı bir
kuşun sesi onu bulma ümidi ile başımı kaldırdığım gökyüzüne uzana ağaçlara
baktım ve kuşu arama başladım
Sesini
takip ettikçe sanki daha uzağa uçuyor gibiydi bir ara ses o kadar yakından
geldi ki onu göreceğimi düşündüm sevinç içinde ama maalesef göremedim.
O
sabah tek bir söz çıktı dudaklarımdan bahar gelmiş.
Evet
garip değil mi biz yaşadığımızı düşünürken neler kaçıyor gözümüzden ve neler
eksiliyor biz kendimizi düşündüğümüzü sanırken. Kazandığımızı düşünüyoruz
çalşıyorken aslında neler kaybettiğimizi bilmeden.
Hayatın
ritminde unutuyoruz sevdiklerimizi düşünmeyi. Bilmeden eksiltiyoruz
insanlarımızı. Bakmıyoruz çevremize. Görmüyoruz doğanın bize sunduğu
güzellikleri. Sonra bir gün benin yaptığım gibi bu gün farklı olmalı deyip
değişik olan bir şey arıyorsun sonra kendi kendine bahar gelmiş ve ben
geldiğini kaçırmışım diyorsun.
Da
ha neleri kaçırdık acaba hiç düşündük mü...
Miraç
Sibel TALİ
Yazarın