Muhannet-1-
Yine seher vaktinde besmele ile uyanmıştı. Her sabah yaptığı gibi
abdestini dualarıyla aldı. Evinin kapı ve pencerelerini iştiyakle açtı.
Sonrasın da bahçeye çıkıp şöyle bir etrafı izledi. Bütün kainat
uykudaydı sanki. Kuşlar, ağaçlar ve kalbi "Allah Allah !" diye atan
gönül sahipleri tesbihatta huşu makamına çıkma arefesinde idiler. Temiz
havayı ciğerlerine çekti.Bir iki koşu yaptıktan sonra,mekik ve şınav
hareketi sonrası derince bir nefes aldı.
Evin duvarına bir metre mesafede duran tulumbadan su çekti.Elini yüzünü yıkadı.
"Şükürler
olsun Allah’ım! Bugün de gözlerimizi açıp nefes alabildik" dedi.Gayri
ihtiyari mutfağa yöneldi. Ocağa koymak için demliğe çay suyunu özenle
doldurdu, altını yakmak için etrafa göz attı. Rafın ikinci gözünde duran
kibriti aldı.Bir iki denemeden sonra ocağı zar zor yakabildi.Kibrit
nemlenmiş,işlevini yitirmişti.Sonra,demliğin altını kıstı. Namazlar
bitene kadar kendi haline kaynardı. Karısını, oğlunu ve kızını da
uyandırdı.
"Hanım ! Kalkın ezan okunmak üzere, siz hazırlanana kadar ben ekmekleri alıp geleyim"
Yataktan mahmur gözlerle uyanan hanımı;
"Olur bey, çocukları kaldırırım sen git!" dedi.
Etrafı
çitlerle çevrili, bahçe içindeki tek katlı evleri; küçük ama sıcacıktı.
Kendi elleriyle diktiği kiraz, erik, elma ve dut ağaçları dokuz yıl
sonrasında kocaman olmuşlardı. İki ineğini hanımı sağıyor, tavukların
yumurtalarını topluyordu. Ceza evinden çıktıktan sonra hayalinde ki tüm
olaylar hemen hemen gerçekleşmişti. İftira ne kötü bir şeydi.Yuva yıkan,
düzen bozan, normal sürmesi gereken tüm hayatları alt üst eden
toplumsal bir mikroptu.Daha on dokuzun da girmişti o dört duvarın
arasına.Tam dokuz yıl yatmıştı.Gerçi ne öğrendiyse orda öğrendi,
yaşadığı şu anki hayata dair.
Koşar adımlarla fırına
gitti.Koştuğu yolların anısı burnunda sızım sızım iz yapıyor,hayallere
dalıyordu.Mahpusta kaldığı dokuz yıl boyunca burada çok şeyler
değişmiş,fırın el değiştirmişti.Dışarıdan gelen bu adamları hiç
tanımıyordu.Tezgahta duran adama;
’İki ekmek verir misin?’ dedi.
Bir an için Hülya’nın sesini duyar gibi oldu.O da yıllar önce böyle seslenmişti.
’Ta,ta
tabi ki’ deyip kekeledikten sonra, poşeti yere düşürmüş ve karşılıklı
gülüşmüşlerdi.O günden sonra aklından o güzellik ve o an hiç çıkmamıştı.
’Buyrun iki ekmek’ Daldığı hayalden fırıncının kalın sesiyle uyandı.
’Te,teşekkür ederim’
Mahpus
damına atıldığı o gün hiç aklından çıkmıyordu. Halbu ki,evliliği tüm
güzelliğiyle sürüp gidiyordu. Kasabada bulunan tek ekmek fırınında aşkla
ve şevkle çalışıyordu. Dürüst ve çalışkanlığı ile ustasının gözüne kısa
sürede girmişti. Bu yüzden ustası onu çok seviyor,bütün bildiklerini
nasihatleriyle beraber anlatıyordu.Her defasında;
"Ne yaparsan yap,işini düzgün ve dürüst yap" derdi.
Cümlesini de her daim,Allah’a dua ile bitirirdi.
"Rabbim bizleri muhannete muhtaç eyleme" derdi.Önceleri anlayamadığı bu duanın hayatının temel taşı olacağını bilemezdi.
Akşamın
dört gözle olmasını bekliyor,hayallere dalıyordu.Büyük şehirde güzel
evlerde oturmanın,eşiyle el ele gezmenin hayali gözünün önünden
gitmiyordu. Kınalı elleriyle sabah kahvaltısı hazırlayan eşine
kavuşmanın hazzı her akşam olunca içini sarıp sarmalıyordu. Erken yatıp
erken kalkması işinin gereğiydi. Erkenden yoğrulan hamurların
tahtalarına tek tek dizilmesi ve sabah namazından önce gerekli yerlere
dağıtılması lazımdı. İşini de sırf bu yüzden çok seviyordu. Çünkü, erken
yatıp erken kalkmayı rahmetli anne ve babasından öğrenmişti. Baba
evinde bulduğu bereket ve huzuru kendi evinde de yakalamak için çaba
sarfediyordu. Aklı erdiğinden beri bu böyle devam etmiş,ta ki anne
babası o malum kazada ölene dek sürmüştü.Kız kardeşi Zeynep ile bir
başlarına kala kalmışlardı.Eş dost akraba taziye sonrası tamamen elini
ayağını çekmişti.Babadan kalma iki göz kerpiç evlerinde öksüz ve yetim
yaşamak çok zor oluyordu. İki dönüm kıraç tarla onlara zar zor
yetiyor,hele de havalar kurak gitmişse sıkıntının alasını yaşıyorlardı.
Zeynep
serpilmiş,güzeller güzeli bir kız olmuştu.Geleni gideni çoğalmış,köyün
diline düşmüştü.Gün geçtikçe isteyenlerin sayısı artıyordu.Düriye
teyzenin oğlu Salih’in efendiliği dini bütünlüğü hoşuna gidiyordu.Böyle
birine kardeşini verirse gözü arkada kalmazdı.Hem Düriye teyzede ağzı
dualı hoş bir insandı,beraber yaşar giderlerdi.
Devamı Var
(
Muhannet-1- başlıklı yazı
Arzeni tarafından
12.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.