Bence insanın kendisiyle dalga geçebilmesi erdemlerin en önemlilerindendir. Tabii ki burada “ alay etmek “ ve “ dalga geçmek “ kavramlarını hak ettiği derinlikte tanımlamak gerekir.

 

İyi ki “ okumak “ serisi dörtlüklerimi başlatmışım diyorum. Öyle enteresan yorumlar alıyorum ve öyle enteresan yaklaşımlara muhatap kalıyorum ki verdiğim tek tepki köşemden tebessümle izlemek oluyor.

 

Altın üyelik muazzam bir olanak, sayfanıza giren çıkan herkesi görüyorsunuz ve o güne kadar hemen her yazdığınızı tebrik edip de tık demeden çıkanları da görüyorsunuz, arada bir başka konu yazıyorsunuz yine tebrik var, okuma serisine dönüyorsunuz yine tık yok.

 

Bir dörtlükle düşüncelerinizi ifade edebilmek oldukça güç. Yazdığım şiirlerin ve metinlerin tamamına yakınında eleştirdiğim, daha doğrusu “ ben yaptım sen yapma… ben ettim sen etme “ türünden önerilerde bulunduğum - ki bu nedenle genelde didaktik sınıflamasını kullanırım – yazımın muhatabı ve baş rol oyuncusu hep kendimimdir, kendi yaşanmışlıklarım üzerinden okuyana aktarmaya çalıştığım fikirlerimdir. Hayatım boyunca yaptığım hataları, aldığım ya da almaya çalıştığım dersleri, yaşadığım olumsuzlukları, olumlulukları, nedenselliğini, sonuçlarını yazarım ki belki benzeri yaşanmışlıkları olan arkadaşlarıma bir nebze katkım olur. Yani hiç ama hiç kimseye göndermede bulunmam ama öyle algılayan ve öyle görmek isteyenlere yapabileceğim bir husus yok.

 

Sığ gözlüklerle yapılacak değerlendirmede dörtlüklerim tek bir sonuca işaret eder “ kendini beğenmiş, ukala, bir matah zannıyla hareket ediyor “ vs gibi. Oysa tamamına had safhada bir tevazu hakimdir.

 

Bir de samimiyetsizlik konusu var tabii ki .. Her kim olursa olsun madem benim “ bir tebrik nelere kadirdir “ ya da “ 1 yorumunuz Var “ başlıklı yazılarıma gelip bire bir katıldığını ve tamamen doğru bulduğunu gayet keskin ifadelerle belirtmiş, şimdi ne hakla “ tebrik “ dahi etmeden çıkar, hayat bu kadar ucuz mu ? Yazmak bunca işportada mı ? Bu ne samimiyetsizlik ne iki yüzlülüktür ? Benim o makalelerime katılmak zorunluluğu yok ki kimsenin, yorum bekleyen tebrik bekleyen de yok, oku çık arkadaşım ya da yap olumsuz eleştirini ben de yanıtlayayım, belki benim doğru bildiğim bir yanlışı da gösterir hatadan dönmemi sağlarsın, ama hem katılıp hem de buna aykırı bir profil çizersen, kusura bakma bir müddet sonra ben senin hiçbir sözünü dikkate almam, en üstten en alta kadar hangi sanatsal kariyerde olursan ol yazdığın tek satırı okumam ve samimiyetsizliğin nedeniyle okunmamanı sağlamak adına da sorumluluk sahibi bir üye olarak yakın çevremi etkilemeye çalışırım ki kimseye kötü örnek olmayasın,  çünkü “ samimi “ değilsin.

 

Sosyal ortamlarda insanlar maskelerle dolaşabilirler, bırakınız dolaşsınlar, google marifetiyle prof izlenimi yaratsınlar, zaman içerisinde sistem kendi kendine dışlar bu tipleri, şahsım dahildir elbet. Bir toplantıda, yüz yüze bir görüşmede, herhangi bir yazışmada öyle bir yakalanırsınız ki o ana kadar oluşturmaya çalıştığınız tüm kişisel intiba bir anda yerle bir olur. Maske düşürme hevesiyle insanları kırmanın, abuk subuk şiir ve metinler yazmanın, yorumlar yapmanın hiçbir anlamı ve gereği yoktur. Hele ki yönetim kademesindeyseniz bunu yapmaya hiç mi hiç hakkınız yoktur, örnek teşkil edersiniz. Bu ifademden de sakın ola bir gönderme anlaşılmasın, gönderme yapmam alenen yazarım, hep yazdım hep yazacağım. Alt üst fark etmez önemli olan burada faal olmamızdır bağlamında yaptım yukarıdaki örneklemeyi.

 

Söz konusu olan sadece kendim değilim, pek çok şiirlerin altında okuyorum yorumları, aman Allahım ne taşlamalar, ne göndermeler, ne “ o kendini bilir “ ifadeleri, nice şakşakçılar “ of be Üstat taşı gediğine koymuşsun…ne yazmışsın be…” yorumları özellikle son günlerde ya da benim tesadüf ettiğim sayfalarda diyelim, gırla gidiyor.

 

Manası yoktur bunların, sosyal topluluklar zaman içerisinde kendi dengelerini kendi kendilerine kurarlar. Kavganın kimseye hayrı yok, gerilmenin de, triplerin de, clark ların da… Yazınız şiirinizi geçiniz, uğraşmayınız kimselerle, burayı azımsamayınız, gereğinden fazla da önem atfetmeyiniz, kaliteli vakit geçirmek için buradayız, hepsi bu.


Paul Anka ve Sen Benim Yazgım'sın ın da vardır belki ucundan kıyısından bir nebze konu ile ilgisi. Belki bendeki benlerden biri sana benzer, belki sendeki senlerden biri bana benzer, de mi ama ?? : ))  Ne yani heep şiir bölümüne mi ekleyeceğiz müzikleri, ben kendimi nesir bölümünde daha bir yuvamda hissediyorum ve önemsiyorum ziyadesiyle.

 

Saygılarımla

Mehmet Çağatay Ünlütürk

( Kendinle Alay Edebilmek başlıklı yazı MCU :) tarafından 7.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu