Burnuma kesif ve yoğun bir toprak kokusu geliyor. Allah’ım öldüm mü ? Burası öte dünya mı ? Neredeyim ben ? Her iki tarafı kayalık bir yolda otobüs hızını alamadı ve kökledi frene bir sağa çarpıyoruz bir sola, sanki kayalıklar arasında yuvarlanıyoruz. Otobüs bir dursa da hayatta mıyım ya da neredeyim anlasam ??
Bayılmışım bunlar kalmış sadece o andan aklımda, belki de uyuyordum, anımsamıyorum. Yer Eskişehir Çukur Hisar Mevkii, hemzemin geçit, yaklaşık şehre 25 km, gece saat 03:30, Kamil Koç firmasının Çanakkale’den gelip Ankara’ya devam eden ve benimle nişanlımın Bandırma’dan bindiğimiz otobüs. 16 Eylül’ü 17 Eylül’e bağlayan gece, ölü sayısı 20’nin üzerinde, sene 1985, biz de otobüsteydik Hülya 24 ben 23 numaradaydım sağ tarafta. Gözümü açtığımda havada asılı kaldığımızı gördüm, sol tarafı yoktu otobüsün, yaklaşık bir metre ötemde trenin tamponu duruyordu, epeyce bir anlamaya çalıştım olan biteni, mavi tren çarpmıştı otobüse hemzemin geçitte, sağıma döndüm baktım ki Hülya yok ….
Bu gerçekten yaşadığım bir olaydır, hamd olsun burnum kanamadan kurtuldum.
Bir gün yazacağım buraya… Kazadan ziyade sonrasında yaşadığımı, durup durup bizi almayanları, insanlığın daha doğrusu halkımızın rezaletini yazacağım.. İsviçre'de ABD'de burnum kanadığında ya da tansiyonum düştüğünde olanları da yazacağım..
Ama bugün değil..
Saygılarımla
Mehmet Çağatay Ünlütürk