( Şehitlerim, Can Şehidlerim: 19 )
(Öğretmenler heyeti. Uhud’tan sonra şehid oldu)
(Çarmıha gerilen sahabe)
Hubeyb bin Adîy (RA)
Hubeyb, Evs kabilesinden ve ensârdandır,
Peygamber hicretinde Müslüman olandır,
Râsûlullah sohbetinde pişip yanandır,
“Ensârın Kartalı” denilendir Hubeyb’im.
Bedir’de cesur ve önde bir savaşçıydı,
Nevfel denen caninin canını alandı,
Korkusuzca düşman üzerine varandı,
Abid ve Zahid bilinen yiğit Hubeyb’im.
Hâris oğulları adını ezberlemiş,
Nevfel intikamı için O’na kinleşmiş,
Hubeyb’i öldürmeye de yeminler etmiş,
Korkusuz, cengaver yiğit Hubeyb bin Adîy’m.
İyi huylu, temiz soylu birisidir O,
Hubeyb ki; fedakârlıkta emsalsizdir O,
Zahidlerin tabiatına naildir O,
Gece namaz, gündüz oruç tutan Hubeyb’im.
Uhud sonrası Resûl, on kişiyi seçer,
“Kureyş’in sırlarını öğrenip gelin” der,
On güzel insan, emir gereğince gider,
Sadakatte sınır tanımayan Hubeyb’im.
Huzeyl kabilesi görevlileri duymuş,
“Beni Hayyan” denilen yerde heyet kurmuş,
Yüz okçu, on yiğidi takibe koyulmuş,
Emir Âsım emriyle dağdadır Hubeyb’im.
Yüz okçu kuşatıvermişti, on yiğidi,
On yiğit, esir olmayı kabullenmedi,
Ok yağmuru yedi güzeli şehid etti,
İki arkadaşıyla yalnızdır Hubeyb’im.
Okçular bağladı, Hubeyb ve arkadaşını,
Üçüncü Sahabe reddeder bağlanmayı,
Ona da nasip olur şehitlik makamı,
Çaresizlik içinde kalandı Hubeyb’im.
Esirleri Mekke’ye götürüp sattılar,
Nevfel’in oğulları Hubeyb’i tanırlar,
Hubeyb’i satın almak için yarışırlar,
Müşriklerce paylaşılamayan Hubeyb’im.
Sonunda anlaşıp ortak karar aldılar,
Hubeyb’e emsalsiz bir son hazırladılar,
Zeyd’i de başka bir zalime bıraktılar,
Kadere teslim olmuştu yiğit Hubeyb’im.
Kayaları eriten sükûnet içinde,
Korkuları dağıtmıştı dua etmekle,
O, günlerce esir tutulmuştu bir evde,
Teslimiyette örnek sayılır Hubeyb’im.
Nevfel’in kızı tesadüfen O’nu görmüş,
Hubeyb, elde üzüm, yüzünü nur bürümüş,
Zincirler içinde tebessümle gülmüş,
İlâhi rızka mazhar olmuştu Hubeyb’im.
O’nu “Tem’im” denilen yere götürdüler,
Hurma ağacından bir çarmıha gerdiler,
Son kez “Muhammed’e küfret, kurtul” dediler,
İmanı ateş gibi parlayan Hubeyb’im.
Hubeyb, namaz kılmak için izin istedi,
Alay edip yine de izin verilmişti,
O bütün benliğiyle Allah’a yöneldi,
Huşû içinde namaz kılmıştı Hubeyb’im.
Namaz sonrası elini açıp kükredi,
“Rabbim! Onları bir say, ikişer öldür” dedi,
Hubeyb’in elleri çarmıha çivilendi,
Sükûnetini hiç kaybetmeyen Hubeyb’im.
Böyle ölüm, ilk uygulanır Araplarda,
O’nu hedef yaptılar atılan oklara,
Şaşırtıcı bir rahatlık hakimdi O’na,
Ah bile demeden dayanmıştı Hubeyb’im.
Derler: “Kurtulacaksın, eğer küfredersen,”
Demiş: “Beni lime lime edin istersen,
Resûl ayağına diken batsın istemem,”
O Ebû Süfyan’ı korkutmuştu Hubeyb’im.
Müşrikler çılgınca parçalamıştı O’nu,
Akbabalar kan kokusuna doluşmuştu,
Mucizevi bir halde, o kuşlar uçuştu,
Kuşlar cesedine kıyamadı Hubeyb’im.
Hz. Râsûlullah, manevi gözle görmüştü,
Mikdad ve Zübeyr hemen yola düşmüştü,
Cesedi çarmıhtan alıp toprağa gömdü,
Râsûlullah övgüsüne mazhar Hubeyb’im.
O’nun kabri nerededir kimse bilmiyor,
Çarmıha gerilen kahraman biliniyor,
Hubeyb ki; kanatlanıp cennete gidiyor,
Selam olsun sana ey şanlı şehidlerim.
Şair: Abdullah Yaşar Erdoğan.