Çekerdik simsiyah perdeleri.
Kapatırdık acıtana kadar,
Sımsıkı gözlerimizi.
Şakaklarımıza yürürdü kan.!
Kalp atışlarımızda,
Binbir gece masallarından,
Yüzü maskeli cesur bir adam.
Küçülürdü avuçlarımızda ölüm.
Gözümüzün önünde rengarek ışıklar,
Tırnaklarımız kanattıkça, kanatırdı tenimizi.
Oysa ne çok yakışırdı,
Küçücük ellerimize
Kocaman kırmızı bir elma şekeri.
Hiç tren geçmezdi evlerimizin yakınından.
Duvarlar titremeye başlayınca,
Beklerdik kapkara duman altında
Kayıp suretlerimizle, aynı treni.
Burnumuzun uçlarında kara birer is lekesi,
Sıyırıp atardık üstümüzden gri elbiseleri.
Camları yarı açık kompartmanlardan,
El sallardık yüreğimizle monarşiye inat.
Boyunlarımızda morluklar,
Ellerimizde dar ağacının ipi,
Oysa ne çok severdik !
Dut ağacına kurulmuş salıncakta,
Türkü söylemeyi.
Bir ses beklerdik "elma deyince açın gözlerinizi",
Seyretmek isterdik büyük bir iştahla,
Kirli camlardan hızlıca, ayrıntısız akan,
Renkleri birbirine bulaşmış,sıradan,
Girişi on kuruşa,
Yoksul dram hikayelerimizi.
Oysa farklıydı,
Alnımızda yazılı, kara kalem aşklara,
Beyaz bayrak açış hikayesi.
Anason kokan hiç bir dudak öpmezdi bizi.
Bafranın birincinin kokusu
Güven verir ölümüne sarardı içimizi,
Herkes küçük,hatta küçücük sanırdı yüreğimizi.
Oysa öğrenmiştik biz çoktan,
Parmakları acıtsada,okşarken saçlarımızı
Bir nasırdan sevgiyi.
Aynı kapıdan seğirterek girer ,dağılırdık.
Gün ışığıncaya dek.
Sen, babamın yüzünde.
Tırmanırdım,
Gövdesi üç çatal bir elma ağacının ,
En uç tepesinde.
Üç damla gözyaşı,
Gözlerimden düşerdi, serçelerin gözlerine.
Hayallerde gerçekler acırdı,
Gerçeklerde hayaller,
Oysa,doğumla ölüm,
senle ben gibi
bir göz açıp kapama kadardı mesafesi.
Ümit Seyhan