beklersiniz...

hayat boyu bişeyleri beklersiniz illa ki!

sadece okul servisi değildir beklerken hem korkularınızın hemde arzularınızın çarpıştığı...

bir olayı,

bir insanı, sevgisini,aşkını... beklersiniz, bıkmadan usanmadan...

yaralar açılır bir yanınızda, o iyileşirken diğer yanınız yola devam eder ve bekler!

hanı mahallenin çocuklarıyla oynarken yuzustu kapaklanırsınız yere ve bir diziniz illa ki aynalanır...çok acımıştır, ama oyun daha tatlı gelir tek bacak üstünde seke seke de olsa oynamaya devam edersiniz!

özellikle sevgilide , sevgide, aşkda böyledir insan bünyesi.

canınızı yakar bır noktada bir sevgi , ama ayaga kalkar ustunuzu çırpar, dızınızı ovcalar ve agırlığı diğer dizinize vererek yürümeye koşmaya devam edersiniz...

bu durumun en büyük dezavantajı yüreğinizden tek bir tane olmasıdır!

yani aynalanan da ,yola devam edilende aynı yürektir; o yüzden de acısı hep çok derindir  ve uzun sürer!

bazen ,ilk acıda resti çekersiniz yüreğinize... yok, bir daha oynamayacaktır! fazla uzun sürmez oyuna geri dönmeniz, bazen aynı oyun arkadaşıyla, bazen farklı!

kimi zamanda acıları tutam tutam biriktirir, ilmek ilmek içinize işlemelerine müsade edersiniz! birikir, birirktirirsiniz... ah işte en büyük yanlış budur! o yürekteki yüzeysel , bi kaç vakitte iyileşecek yaralar çizikler, birbiri ardına iyileşmeden oldukça daha büyür acısı! derinleşir...

en derin noktaya, yüreğinizdeki bam teline dokunulunca ise olan olur! bitmiştir o bahçede oynamak! yasaktır hatta belkide!

çekersiniz kendinizi o oyun arkadaşından ve bahçesinden!

o geldikçe de itersiniz kendi bahçesine!

dikenli tellerle örersiniz bazen bahçenizin etrafını, ki o ne yaptığını bilmez anlamaz arkadaşlar giremesin!

halbuki kapı her daim aralıktır da o bunu farkedince yüzüne çarpmak daha kolayınıza gider; sanki ona bu acıyı tattırmak dizinizin yarasını geçirecekmiş gibi!

halbuki çizik üstüne çizik biriktirmeseydiniz daha iyi olmazmıydı...

ne kadar ÇOCUKda olsanız konuşarak bir noktada elbet buluşurdunuz!

konuşmak...

çocukkende zor gelir, büyüyünce de !

illa içimizde büyütür, patlayınca da açar ağzımızı yumarız gözümüzü!!!

halbuki otursak birimizin bahçesinin duvarına, sallaya sallaya henuz sadece çizikli olan bacaklarımızı, anlatsak bi güzel oyun arkadaşımıza bizi itmemesi gerektiğini, düşersek canımızın nasıl yanacağını yada oynamak için bile olsa topu bize sert bir şekilde pas atmaması gerektiğini!

anlamazmı ki bizi, itekler mi yine yere acımasızca?!

topu tamda suratımıza mı atar acaba bu sefer de ?!

ama nasıl bileceğiz ki daha mı eğlenceli oynardık yoksa daha mı çok acı çekerdik, konuşmazsak?

bide aynı dili konuşmak gerekir mi illa ki?

niye aşkı öfkeyi gözler o kadar iyi anlatıyorda, acı; gözlerin çalışmadığı yerden mi çıkmış oluyor?

hem kim veriyor ki gözlere o dersleri zaten...

Ademle Havvadan bu yana kendi gelişmiyormu oyunlarımızın?

kendiliğinden oluşmuyormu oyun ateşi ve kendiliğinden hevesimiz kaçmıyormu o oyundan?

ah şu hayatta nefretlerimiz kadar korkularımızı, acılarımızı paylaşmayı da bilsek...

oturup bir bir söylesek korkularımızı oyun arkadaşımıza, şans versek ona ve hayata... ne zamanki o canını yakacak seyleri yapar üst üste sanki canını yakmayı amaçlar gibi; işte o zaman inip o duvardan gitmeliyiz ardımıza bile bakmadan, çünkü bakarsak bu seferde tökezleyip düşeriz ve aynalanır yine dizimiz!

hayat tekerrürden ibaretse; en çok tekerrür eden şey ACIdır...

ve çoğu zamanda bile bile ladesdir...

e ama Ademle Havvadan bu yana olan bir diğer şey ise; ne olursa olsun sevmeyi ve sevilmeyi ister yürek... her durumda her planda her oyunda...

sevmek, sevilmek...

hem çok basit, hemde çok karmaşık...

e napalım; bu da insan doğası...

 

 

( İnsan Doğası başlıklı yazı burcu-dino tarafından 20.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu