GÖZLERDEN IRAK
_sıkı sıkıya kapanmış gönüllerin perdeleri_
kayıp bir kentin
gözlerinden ırak bir ev
çatlak dudağındaki lâl ağıtları duvarlara sıvalı
zulmün siyah dumanları sızıyor perdelerinden
bizse âmâ gözlerle gülüşlerdeyiz
duyamayız, göremeyiz
kimdiler ki
bağrında şefkate aç tonlarca hasret
hepsi ezelden bedeli
bir çok k/adın ana avrat b/acı
akla ziyan ki hiç tükenmeyip
etinden tırnağından arttırdığı umutlarla güneşe selam veren kadın
hem fark edilmiyor ki t/uzaklardan ömür kemiren kahrının doymazlığı
âmâ gözlerle gülüşlerdeyiz
duyamayız, göremeyiz
kimdiler ki
ne yana dönse alnında mıhlı ’’yazgısı’ ‘sandık sarısı
kâder ise sırtında zalim bir hırka ve, yüzünde süzülen g/öç yolları
birden yastığına gömdüğü hayallerine döndü
ah dedi ahh
uykularımı hiç eden
bir adama sarılmakla bir odunla uyumanın farkı ne ?
oysa göğsündeki yamaları tuz ile dağlamıştı
gözlerle gülüşlerdeyiz
duyamayız, göremeyiz
kimdiler ki
söz s/özü açtı
teninin mabedinde soluklanan kara gölgelerse sırlarını kanırttı
horlanıp ezilip dövülerek daha kaç bin yıl s/ürer bu cefa
hangi günün ertesinde şükrederken dilin
ne çok özlem duyardın huzura
irkildi, sonra yaralarını kucaklayıp sustu
gülüşlerdeyiz
duyamayız, göremeyiz
kimdiler ki
mahremiyetinin su yutmuş ağzından kana kana içti ağrılarını
hırsına bulanıp bir çentik dâhâ atıp çetelesine
küllerin de gizledi kınalı ellerini
duyamayız, göremeyiz
hayasız bakışların deliren arsızlığı devrilirken üzerine
bir feryat ki sessiz
mor yemenisinin oyalı uçlarından süzüldü
çocukluğu battı, kadınlığı döndü ayazlara
_aramayın boşuna yüreğindeki son kırıntıları da akbabalar yedi_
Gönül Aydemir Adıgüzel.