Hayatın Gerçekleri
Hani hayat deriz adına bazen, hazin şarkılar gibi hüzünlü, ya da bayram sevinci gibi mutlu zamanlarımız olur. Ömür dediğimiz sürecin içinde yaşar gideriz. Kendimizi ve hayatın içindeki herkesi. Bazen de kabullenmekte zorlandığımız hayatın acı gerçekleri vardır. Aslında en büyük gerçek yaşıyor olmamız değil midir? Onun dışındaki gerçeklerse, ömür süreci içinde görülmesi ve yaşanması gerekli olan olaylar veya ekmek kavgasıdır.
Hepimizin hayatında çeşitli sıkıntılar olur. Bazen bu sıkıntılar gündemimizi doldurur, onlarla yaşarız, bazen olur ki bu sıkıntıları aşarız. Dertlerimiz, tasalarımız olur, ama geçer gider. Bir yenisi başlayana kadar. Bunların dışında yaşadığımız toplum içinde uyulması gereken kurallar yapmamız veya yapmamamız gerekenler. Kendi içimizde verdiğimiz maddi manevi duygusal boğuşmalar, irade gücümüze göre dizginlenen nefsi mücadeleler. Bütün bunlara ilaveten hayat pahalılığıyla gün geçtikçe artan geçim darlığı ekonomik zorlanmalar.
Hayatın gerçekleri bir dokun bin ah işit, hangi birini desek ki;
Her geçen gün yaşam koşullarının ağırlaştığı, insan canına sokaktaki köpek kadar bile değer verilmediği gemisini kurtaran kaptan misali gibi herkesin kendi derdine düştüğü zamanlardayız. Birlik ve beraberlik unutulmuş tok aç-ı umursamaz olmuş.
Ne çok üzücü gerçeğimiz var hangisini anlatsak. Kaldı ki hayatın en önemli manevi gerçeği insanı sevmek ve bu sevgiye gönül gözüyle bakmak çevremize.
Tanrı düşünmek için akıl, görmek için göz, duymak için kulak vermiş hepimize etrafa bakmak yeterli. İşte kahvedeki işsiz kalabalığı, hasta çocuğuna ilaç alamayan, hatta bir okul harçlığı bile veremeyen baba. Evladını dünyaya getirirken çektiği sancının yüz mislini, çaresizliği ile çekip kıvranan bir anne.
İşte günlerdir aç midesiyle yorgun vitrinleri seyreden şu gariban. İşte yüzlerce lira harcasa da filesini dolduramayan ay sonu ile aybaşı arasında daralıp kalan orta halli vatandaş ta pazarın gerçekleri. İnsan sağlığını tehlikeye atıp, sadece kendi kesesini dolduranlar, ihtiraslı ve açgözlü olanların gerçeği de bu olsa gerek.
Başka gerçekler var ki gün geçtikçe toplumumuzun tüm ahlaki ve manevi değerlerini çöküşe sürükleyen, sanat eseri diye izlenen amerikan filmleri.
Nasıl banka soyulacağını, nasıl cinayet işleneceğini en ince noktasına kadar anlatan filimler, atari bilgisayar aracılığı ile oynanan vahşet oyunları.
İnsanları kör bir yürek gibi Tv başına çeken tüm iyi niyet sınırlarını zorlayan entrika dolu diziler. Ya da diğer bir gerçek ki en acısı. Yaşamla mücadele etmek yerine teselliyi içki kadehlerinde veya alıştırıldığı eroin denen çeşitli uyuşturucuların zehrinde arayan gencecik insanlar. Onlar ki geleceğin garantisi gözüyle baktığımız gençlik.
Geçmişiyle övünen bir millet olarak geleceğinle de gurur duymak isterken, bu vatan topraklarını kanlarıyla sulamış atalarımıza ihanet değil mi bu acı gerçek?
Tüm bunlarla mücadele etme gücünü de kaybetmemek zorunda olduğumuz yüreğimizdeki insan sevgisinde ve Allah inancında bulabiliriz. Hayat yaşla değil yaşamakla anlaşılır der ( Andre Gide) Öyleyse Allah'ın verdiği maddi ve manevi değerlerimizi tüketmeden birbirimize sahip çıkmalı ve hayatın iyi veya kötü tüm gerçeklerini kabul etmeliyiz.
El ele birlik ve beraberlik içinde olmalıyız ki gerek kişisel gerek toplumsal sorunlarımıza çözüm getirebilelim. Hayat her zaman kendi gerçeklerini ortaya koyar mesele bu gerçekleri görüp yaşayabilmektir.
ŞÜKRAN AYDOĞAN / GÜLCENAZ
(
Hayatın Gerçekleri başlıklı yazı
Şükran Aydoğan tarafından
29.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.