EMEKLİ ÖĞRETMEN
DEKOR:
MASA, SANDALYE, YATAK, KABİN…
OYUNCULAR:
AYŞE HOCA
HÜSEYİN
FATMA HANIM
DOKTOR
I. SAHNE
( Ayşe hoca yatağında yatıyor. Fatma hanımım ortalığı düzeltiyor)
AYŞE HOCA: Fatma kızım bir bardak su verir misin?
FATMA: tabi efendim
(Fatma bir bardak su getirir. Kapı çalar)
FATMA: hoş geldiniz
HÜSEYİN: hoş bulduk Fatma hanım. Ayşe hoca nasıl?
FATMA: iyidir. Buyurun geçin.
(Hüseyin Ayşe hoca doğru gider. Fatma sahneden çıkar)
HÜSEYİN: Ayşe hocam nasılsınız?
(Hüseyin Ayşe hocanın yanında oturur)
AYŞE HOCA: iyiyim Hüseyin oğlum. Ne olsun yaşlılık işte. Azraillin elleri boynumda…
HÜSEYİN: öyle demeyin Ayşe hocam. Sizin gibi mesleğine âşık bir öğretmenden daha öğreneceklerimiz var. Hem daha son öğrencilerinizin başarısını görmeden nereye gidiyorsunuz.
AYŞE HOCA: Ah bir bilsen Hüseyin oğlum Onları ne kadar özledim. Bir bilsen… Hani o temiz yüzleri ve temiz hayalleri hiç çıkmıyor aklımdan. Şimdi nerdeler acaba…
(Hüseyin ayağa kalkar seyircilere bakarak)
HÜSEYİN: ah Ayşe hocam ah… Siz öğrettiniz öğretmenliği bana. Öğrencilerle arkadaş olmayı, onlara rehberlik etmeyi…
Geçen eski öğrencilerimden biri okuluma geldi. Fen lisesini dereceyle kazanmıştı. Ellerinde çiçeklerle teşekkür etti bana. O kadar duygulandım ki ve o kadar mutlu oldum ki. Belki meslek yaşantımızda biraz maddi zorluk yaşıyoruz ama bu mutluluk başka. Onur verici. Öyle değil mi? Ayşe hocam.
(Hüseyin bunları söylerken Ayşe hoca fenalaşır)
HÜSEYİN: Ayşe hoca, Ayşe hocam iyi misiniz?
FATMA: ne oldu? Ayşe hanıma
HÜSEYİN: çabuk ambulans çağır. Çabuk ol…
(ışıklar söner siren seri veriri. Müzik çalar)
II. SAHNE
DEKOR:
YATAK, SERUM, KABİN
(Ayşe hoca baygın yatıyor. Hüseyin Ayşe hocanın başında bekliyordur)
AYŞE HOCA: nerdeyim ben?
HÜSEYİN: ilahi Ayşe hoca korkuttun bizi. Ne çok seviyorsunuz öğrencilerinizi. Hastanedeyiz.
(doktor içeri girer)
DOKTOR: Ayşe Hanım nasıl oldunuz? Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz umarım?
AYŞE HOCA: daha iyiyim oğlum. Teşekkür ederim.
DOKTOR: Ayşe Hanım bundan sonra daha dikkatli olmalısınız. Heyecan, stresten uzak olmalısınız.
HÜSEYİN: Valla orası kolay olmayacak. Ne zaman bir öğrenci görse heycanlanır.
DOKTOR: demek öğretmensizin
AYŞE HOCA: evet oğlum
DOKTOR: ne güzel bir meslek, onur verici
AYŞE HOCA: tabi öyle doktor bey oğlum... Düşünsenize küçük ve temiz çocukların hayallerine rehber olmak…
DOKTOR: Ayşe hocam Mesleğinizde hayatınızda unutamadığınız bir an oldu mu?
AYŞE HOCA: meslek hayatımın hiçbir gününü unutmadım. Her gün birbirinden özeldi. Ama Bayburt’ta ki bir anım hiç çıkmıyor aklımdan.
DOKTOR: paylaşmak ister misiniz?
AYŞE HOCA: tabi oğlum... Sene 1993 Bayburt’ta öğretmenlik yapıyorum. Sabah erken kalkmış okulun yolunu tutuyorum. O günün öğretmenler günü olduğunu unutarak. Sınıfa girdiğim gibi arkama masadan bir öğrencim Ceyhun atıf’ın “dünyanın bütün çiçekleri” adlı şiiri okuyor. Sonra diğer öğrenciler eşlik ediyordu.
DOKTOR: Bayburt mu dediniz?
AYŞE HOCA: evet oğlum
DOKTOR: 1993
AYŞE HOCA: Evet oğlum
(doktor ayağa kalkar. Sahnenin diğer tarafına geçer. Işıklar sadece doktora yönelir)
DOKTOR: Aman Allah’ım. O öğrenci benim. Ayşe öğretmen sonunda buldum seni. Bir şeyler yapmam gerekir. Bugün 23 Kasım. Evet, yarın öğretmenler günü. Bir şeyler yapmalıyım.
(ışıklar kapanır)
(ışıklar açılır. Ayşe hoca yatağında uzanıyordur. Hüseyin yanındadır. İçeri doktor girer. Ellerinde çiçeklerle)
DOKTOR: dünyanın bütün çiçeklerini getirin bana.
(ışıklar söner. Müzik eşliğinde Ceyhun atıf’ın şiiri okunur)
(doktor ellerindeki çiçekleri Ayşe hocaya uzatır)
DOKTOR: Ayşe hocam dün anlattığınız anınızdaki Bayburt’taki çocuk benim.
AYŞE HOCA: nasıl yani?
DOKTOR: evet Ayşe hocam ne çok aradım sizi bir bilseniz. Allah’ıma şükürler olsun. Sonunda buldum sizi.
AYŞE HOCA: (kollarını açarak) oğlum
(ışıklar kapanır müzik çalar)