Değerlerimiz yoksa bazılarının değerleri mi ya da böyle bir kavram kaldı mı halen…

 

İyimser bir bakış açısıyla, koruyup kolladığımız değerlerimiz diyelim… Peki, nedir bunların skalası. Girift bir bakış açısıyla, ciddi anlamda gözetilen mefhumlar vardır elbet kendimize dair…

 

Yine başa geldik; bu değerlerin muhteviyatı ne… İnanç mı, sevdiklerimizi gözetmek mi, ahlak mı, itibar ya da haysiyet mi acaba. Yoksa para ya da paranın satın alabileceği her şey mi…

 

Belki de gözetilen muhafazakar bakış açısıyla onun getirdiği dinamikler mi…

 

Geniş bir bakış açısıyla, tekme vuracağımız çok şey var mı ya da vazgeçilmezlerimiz nedir…

 

Sanırım uzun süren bir kış uykusunun nihayetinde, kafamı gömdüğüm kumdan çıkarmanın vakti geldi de geçiyor bile. Aktif, güven dolu diye addettiğim dünya nasıl da kandırmış beni. Ve ben uyurken ne çok şey buhar olup uçmuş da farkına bile varmamışım.

 

Değişim muazzam. Gerçekleri her ne kadar kabul etmeyi ertelemiş olsam da, artık bire bir farkındayım bu inanılmaz değişimin. Sanki bir atom bombası atılmış ve aradan yıllar geçmişçesine tek başınayım…

 

Suçlu kim diye fazla sorgulamasam da, faili meçhul cinayetlerin ardı arkası kesilmemekte. İşgal altındayken benliğim, biliyorum ki; savaşmak yerine kaçmayı tercih ediyorum ama kimden ya da neden kaçtığımı bilmeden. Sanırım bir tür savunma mekanizması geliştirdiğim. İzahata de fazla gerek yok aslında.

 

Bazı duyguları yitirmenin vebali kime ait, onu da fazla sorgulamıyorum artık. Temelin üstüne çıkmaya çalışmak öyle zor ki… Üst üste koyduğum tuğlalar bir tekmeyle kolayca yıkılmakta. Hadi bakalım… İşin yoksa tekrar yerleştir yıkılanları. İyi de harcı yok ki bu tuğlaların. Biraz oradan biraz buradan edindiğim harç kıvamında ne varsa koysam da yetmiyor. Temel sağlam ama o da yeterli gelmemekte son zamanlarda. Yoksa çepeçevre bir set mi çeksem. En azından kendime bir sığınak hatta bir siper sağlamış olurum. Tüh, tepem de açık. Ya kopan fırtınalarda, çakan şimşeklerde durum ne olacak. Bırakın gökkuşağını, gökyüzünün mavisi bile görünmemekte.

 

Yoksa bir yer altı sığınağı mı inşa etsem. En azından görünmez olurum da dış dünyayla irtibatım tamamen kopar.

 

Ben kimse gibi olmak istemedim hiçbir zaman; sadece kendimden mükellef yaşadım: Ben ve vicdanım, ben ve onurum, ben ve doğrularım. Zor mu: Evet. Yeterli mi: Hayır. Mutlu muyum: Sayılır. Nereye kadar: Yaşadığım müddetçe.

 

Cevabı olmayan sayısız soru, kaynağı belirsiz sayısız sıkıntı ve karşılığını alamadığım tüm insani duygularım. Polyanna öldü; sanırım artık Heidi’nin mutlu olduğuna dair inancım da kalmadı.

 

Bırakın bardağın yarısı dolu mu boş mu, ortada bardak filan da kalmadı artık. Çok oldu bardak kırılalı. Artık kimler nasıl kırdıysa.

 

Yeni bir bardak edinip, doldurmanın zamanıdır artık. Zor ama gerçek…

( Zor Ama Gerçek... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11/10/2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.