Geçmeyen zamanın duraklarında sürerken yolculuğu akrep ve yelkovanın duraksadı gökyüzü yayarken ışığını. Ana odaklı saat dilimleri bölündü dilimlere birer pasta diliminin verdiği tada tezat.

 

Tezat yaşamlar kadere inat.

 

Tezat cinsler uyaksız kadın ve erkeğin buluşamadığı o ortak nokta.

 

Renklerin dansı belki de gökkuşağına tezat.

 

Besteler var gücüyle bağırıyor güfteleri dokunurken yüreğe. Olmazın olurunda yol yakınken gitmeli buralardan, demeye kalmadan kesilen soluğum koparıyor andan ve hayattan. Ölmüş olabilir miyim? Yine de çarpan kalbimi hissediyorum ahengini yitirmişken. Ahenksiz nefesim ve kısık sesimle el yordamı ilerliyorum.

 

Ölmedim, yine başaramadım. Nedir bu denli güçlü bir çekimle beni hayata bağlayan, o da ayrı bir varsayım şahsımın idrak edemediği.

 

Ayağım takılıyor, demeye kalmadan topraktan fışkıran filizlerini görüyorum umudun. Eşliğinde ne çok şey var. Dün yolda gördüğüm o yaşlı kadın gülümsüyor çok uzaklardan. İşte diyorum belli belirsiz ve duyulmaz sesimle: Serptiğim tohumlar nasıl da boy verdi. Kısa günün karı mı koca bir ömrün muhasebesi mi... İç içe geçmiş ne kadar güzellik varsa biriktiriyorum.

 

Suyunu da az vermiştim oysa. Nasıl oldu da boyuma ulaştı? Umurumda mı? Asla.

 

Eşelediğim ne varsa geri dönümü muhteşem onca yanılgıya rağmen.

 

Başarmalıyım, zorundayım hem de hiç olmadığı kadar. Neyi mi? Büyürken büyütmeyi, severken sevilmeyi, ölürken dirilmeyi. Bitimsiz engeller daha bir kolay gözüküyor gözüme.

 

Dokunmalıyım ama dokundurmadan sözlerimi: Olabildiğince yalın ve nötr olmalı sunumum zira duyumsadığım ne varsa bir bir yansıtmalıyım yüzlerine sevdiklerim.

 

Berbat bir gecenin ertesinde uyanmalıyım yeni umutlarla. Kırıklarını aldırmalıyım gönlümün ve boyamalıyım boydan boya ve renk renk: İçimi döşemeliyim en nadide çiçeklerle ve kokusu yayılmalı etrafıma. Duymak zorundalar ve görmeliler keşfedilmemiş beni. Yeni bir dünyanın kapıları kadar engin yüreğime sızması gereken ne çok insan var.

 

Kara gecenin ardından yolunu gözlüyorum sunulacak olan sürprizlerin. Belki iyi belki kötü. Ama ümitvar olmalı. Bilinçaltımın duvarlarını yıktım çoktan. Rüyalarımın analizini yaparken mutluyum her ne kadar sık rüya görmesem de. Önemli değil ne gördüğüm belki de. Neyi görmek istiyorsam…

 

Annemle konuşuyorum bir yandan. İçini daraltıyorum kadının.

 

-Polynna senin yanında beş dakika dursa dert küpü olur, deyip kızdırıyor beni. Biliyorum nasıl da kötümser bakış açımın bana geri dönümü olan o bitimsiz hüznünü.

 

Kızsam bile derin düşüncelere dalıp içerik analizi yapıyorum. Ne formülüm var ne de haritam. Ama mademki iç sesim bangır bangır bağırıyor ben bile şaşıyorum kendime bu denli yoğun nasıl hissediyorum, diye.

 

Bırakmalıyım hayıflanmayı. Özdeşleşmeliyim tabiatla. Maviyi tutmalıyım elimi uzatırken umuda. Pembe bir hırka nasıl da yakışır eşlik ederken düşlerime. Siyahı çıkartmalıyım hayatımdan hatta griyi ve tüm koyu renkleri. Pastel renklerle dans etmeliyim bazen vals bazen tango eşliğinde eşlik eden kimse olmasa da.

 

Ters yüz olmuş ne varsa biçimlendiriyor ruhumu.

 

Seviyorum saf yönümü. Çünkü inanmayı seçtim insanlara sayısız kez yanılmış olsam da. Ne çıkar bir kez daha yanılsam ya da ne çıkar âşık olsam yeniden. Aşka âşık iken doyar mı insan nefret gölgelerken.

 

Ah ben…

 

Çıkarıyorum fazlalıkları üzerimden. Şarjı tükenen bir cihazmışçasına sevgi ile beslenen ruhum yine aç hem de hiç olmadığı kadar. Hayat henüz ne kadar doyurdu ki? Bir bu kadar daha yaşasam doyamam yine. İnsana aç bir ruh benimki sularken düşlerini. Bazen ıslak bazen kuru gözlerim ama pırıltısı bitimsiz.

 

Seçemediğim yüzler var uzaklardan bana ulaşan.

 

Duymak istediğim çok söz var zikredilmesini arzu ettiğim.

 

Nice yalan var gerçeğin aralarına serpilmiş her ne kadar beni üzeceğini bilsem de.

 

Ve o kadar çok insan var ki yolunu gözlediğim yolum gözlenmese de.

 

Bilip bilmediğim ne varsa arzı endam ediyor satır ve duygu aralarına.

 

Uzaklardan göz kırpıyor hayat bana ve bağırıyor:

 

-Haydi, yakala beni artık. Yetmedi mi?

 

( İnanmayı Seçtim başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10/6/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.