Demlenmiş bir ömür belki de içime hazır ve sürekli yudumladığımız bir o kadar hızına yetişemez iken. Neyin ya da kimin peşinde olmak kadar ki bu sancılı arayışımız. Çat orada çat burada derken söz geçiremiyoruz işte ne duygulara ne gönle. Hele ki o engin mecra yok mu sığdır sığdırabildiğini. Sözüm ona hep olumlu duygular ne de olsa kulaç attığımız… Kim inanır… Hadi, itiraf edin hiç mi menfi duygu aktarımı yok. O zaman nedir bu duygu kirliliği. Mademki bu kadar sevgi doluyuz ardı arkası kesilmeyen vahşet ve duyarsızlık nasıl boğmakta evreni. Olmaz mı kaynağı her ne kadar inkâr etsek de…

 

Tek sığınağımız yürek olsa keşke. Keşke sığmasak kalıbımıza da çağlasak deli dolu ırmaklar kadar coşkuyla. Bir nebze de olsa feyiz alsak ya da versek eşlik ederken birbirimize eşlik ettiğimize kani dahi olmazken.

 

Rütbelerimiz ipotekli bedenlerimize. Her birimizin bir makamı var daha da üst makama erişme gayreti ile çiğnerken birbirimizi. Çoktan hibe edilmiş sevgi ne de olsa ve çoktan avukatı olmuşuz şeytanın da melek görünümlü kanatlarımız ile ufka yelken açmışken.

 

Olmalı bir farkımız. Benzemek ise tek telaşımız zaten çoktan prototip olmuşuz da fabrikasyon üretimden geçen nice şuh görünümlü kadın ve heybetli erkek. Ne de olsa pazarlamanın üstünlüğü ve vazgeçilmezliği. Hile hurdayı da kattık mı bir sürü çöplük kimlikleri ardına saklanıp yoktan var olmanın bilincini yadsıyıp kraldan kralcı olan kim varsa her daim nöbette.

 

Kıvrak nağmeler süzülürken biz hala sessizlikte bastırıyoruz o ahenkli şarkıyı bastırmazken doyumsuzluğumuzu. Nasıl da düşkünüz nasıl sefil ve nasıl yüce bilmez iken Yaratan’ın hikmetini ya da tesadüf eseri yaftalarken onca şeyi birbirimize adaletsizce ve asılsız.

 

Süt liman olmuş bir dünya idi hayalimiz.

 

Dile pelesenk olmuş sevgi sözcükleri idi duymak istediğimiz.

 

Muteber ilişkiler ise o istifli kalabalığın tüm istemi.

 

Komik hatta acınası. Ne de olsa rahata erişmiş bir ruh iken şu garip ikilem hala kurcalıyoruz biteviye.

 

Acımtırak bir tat kalıyor akabinde dilde damakta. Ne de olsa var olmanın dayanılmaz hafifliği yoksa ağırlığı mı demeli. Varlığımız nasıl da yük biz kanıksamazken haricimizdekilerin varlığını.

 

Yokluk nasıl ki tezat bir unsur hala varlıklar yokluğa meyletmişken belki de görünmezi görünür kılan.

 

Rağbet ettiği kadar sever ve sevilir insan.

 

Bir duygu sağanağı ise vebali olsun ne çıkar yağan rahmetten.

 

Bir yanda ispiyonlamakla meşgulüz duyguları bir birine.

 

‘’Sakın âşık olma bak pişman olursun…’’

 

Ne yani ömür boyu tekille mi yetineceğiz.

 

Çoğula tekabül eden bir tümleme ise vuku bulan hep mi süregelecek bu arayış…

 

Keşke sorun bu kadar basit ve yalın olsa.

 

Yoksa sorun filan da mı yok ortada da yaratıyoruz farkındalık düzeyimiz dahi yetmezken.

 

Olmaz mı hele ki insan denen olgu yetkin ve etkin iken sorunlar nasıl da engin.

 

Keşke bir o kadar engin bir yürek olsa kapsama alanı içindeki.

 

Akıllı telefonlara yüklediğimiz veriler kadar coşkulu olsa keşke yüreklere yüklediğimiz. Bakın göreceksiniz ki sevgi her yerde çeker tüm operatörlere inatla.

 

Sevginin eşliğinde sevdaya niyaz edercesine akabinde şefkat ve merhamet. Ne varsa zincir adeta zincirleme bir kaza tüm insanlığın aksine ayakta kaldığı ve günden güne çoğaldığı.

 

 

( Olmalı Bir Farkımız başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12/27/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.