BİR  AVUÇ BUĞDAY 


Hani büyükler derler ya Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde işte böylesi bir hikaye işte Böylesi bir masal sanki bir Meltem uyanıyor her Handa başka kandil yanıyor Sanki yıldızlar karanlığın zihrine banıyor Güneş sanki sabah doğarken pervane olur gelir sanki geceyle helalleşmiş gibi işte öyle bir günün Sabahı çapaklı gözlerini  Ovalıya Ovalıya açan bir çocuk.

Her sabah olduğu gibi kapının önünden Sürüler Çan sesleriyle geçerdi her ses ayrı bir melodi verirdi annesi her sabah olduğu gibi inekleri sağır sabah kahvaltısını hazırlar baba işine gitmek için hazırlanırken bu yaramaz Mikail devamlı hınzırlık yapardı sekiz yaşına girmiş akıllı bir yaramazdı.okula gitmek için yola koyuldu yaşadığı köyde bir devriş vardı hep onu merak ederdi okula giderken kapısının önünden gecer penceresine bakardı ve o Devriş hergün oda penceresinde olurdu göz göze gelirlerdi ve her gün okula giderken Aynı Sevda ile Pencereye bakardı bir gün Okulu yoktu ama o okula gider gibi elbisesini giyip çantasını alıp Yine yola düştü ve o sevdiği Derviş yine penceredeydi   Derviş Gülyüzü ile mikaile çağırdı gel evladım gel dedi Mikail Sevinçten uçuyordu beklediği an buydu hemen apar topar Yukarı çıktı devrişi olan sevgisi gözlerinden belliydi Devriş de bunu anlamıştı çok güzel sohbetler  anlatıyordu  Mikail'in çok hoşuna gitmişti ama Mikail'in gözü bazen sağ tarafa kayıyor Bu da devrişin dikkatini çekmişti orada Mikail'i hoşnut eden iki tane güvercin vardı Mikail güvercinleri çok sevmişti Devriş bu sevgiyi anlamıştı Devriş Mikaile sordu Çok mu sevdin güvercinleri dedi Mikail büyük bir heyecanla Evet hocam evet dedi O zaman Devriş dedi ki Madem ki bunları çok sevdiğin Her gün sabah bunlara Yemini Sen vereceksin dedi her sabah okula giderken evinden bir hapaz buğday getireceksin bunlara yemek vereceksin dedi Mikail kabul etti aylar sürdü Mikail her sabah yemlerini verdi tam on yıl Mikail onsekize gelmişti ve devriş Hakkın rahmetine kavuştu Mikail cok üzülüyordu 

Anne ve babasını Bu konuyla ilgili hiçbir şey anlatmamıştı devrişi defnettikten sonra tekrar Derviş'in evine geldi güvercinler alıp eve gidecekti ama güvercinlerde yoktu Onlar da gitmişti ve bir gün Mikail öyle bir öksürük tuttu ki babası Hemen alıp doktora götürdü çok da ateşi çıkmıştı Doktor Üşütmüşsün deyip eve gönderdi ama Mikail deki öksürük aylarca devam etti babası tatmin olmadı İstanbul'a götürdü İstanbul'a vardıklarında Mikail bitkin bir haldeydi Doktor dedi Hemen acile alın Mikail'in durumu ciddiydi Doktor muayene ettikten sonra babasını çağırdı oglunuz verem dedi babası göz yaşlarını tutamadı 15 gün geçmişti Mikail git gide kötüye gidiyor du baba köye dönmek zorunda idi doktor siz memlekete gidin Mikail burda kalmalı dedi ve baba döndü doktor genç Mikail'in yanıma gelip ona teselli veriyordu zaman tükeniyor ertesi gece Mikail öyle ağırlaştı ki artık sona gelmişti doktoru çağırdılar doktor baktı artık ümit bitmişti anne babasına haber verin dedi doktor elden bir şey gelmez her şey Allah'a kaldı dedi ve çıktı ailesine haber ettiler anne ve baba haberi alınca yola koyuldular ağlaya ağlaya onlarda biliyordu Mikail'i kaybedeceklerini ateşi 44 olmuş öksürük hiç bitmiyordu hemşehriler çıktı ümitsiz bir şekilde kapıyı kapattılar anne ve babası gelmek üzere idi her öksürüşünde sanki hastane yıkılıyordu ve hastane kapısından anne baba girdi   öksürüğü ta aşa geliyordu ve bir anda öksürük kesildi  doktor ve hemşehriler artık Mikail'in öldüğü biliyordu yapacak bir şey yoktu umut kesildi ve o anda anne baba hastane girdi yavrusunun yanına çıkmadan doktor oradaydı kolidorda anne sordu yavrum nasıl diye doktor boynunu bükerek başınız sağolsun dedi anne feryatlar içinde Haykırıyor baba olduğu yere düşmüştü hemşire cenaze işlemlerinizi başlatalım diyerek kagıtları doldurmasını istiyordu ama anne son bir defa Oğlunu görmek istiyordu hep beraber ağlayarak yukarı çıkıyorlar dı bir annenin işte en zor anıydı evladının ölü yüzünü görmesi anne önde baba hemen arkada doktor ve hemşirede arkada idi yavaşça kapıyı açtı baba gözlerini siliyordu ilk adımını atan anne içeri girdi ve yüzüne serin bir rüzgar vurdu baktı pençerenin açık olduğunu gördü şöyle kafasını yataga doğru çevirdi ve bir anda şaşkınlık içinde tekrar haykırdı aman yarabbim aman diye  geriden gelen baba koşarak anneyi tuttu anne ve baba kafayı kaldırdıklarında Mikail i oturur şekilde gördüler doktor lar bile hayret içinde idi öldü dedikleri Mikail öksürmüyor ateşi yoktu ama yanında iki tane güvercin vardı doktor şaşkındı bu nasıl olur yarabbim diyordu ama Mikail gerçeği biliyordu çünkü yıllarca o güvercinlere her sabah yem vermişti ve yüce rabbim bunu karşılıksız bırakmadı ve mikaili lutfuyla şereflendirdi çünki o her sabah güvercinlere sadakasını vermişti. bize canı veren ve verdiğini almak allaha mahsustur . ve kalkıp ailecek evlerine döndüler .

Bir avuç buğday bile olsa  yıllarca sadakasını vermişti. 


Evet bir hadiste denildiği gibi  Sadaka ömrü uzatır  

Rabbim verdiklerimizi kabul etsin 

AMİN 


HARUN YILDIRIM

( Bir Avuç Buğday başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 21.11.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.