1
Mavi pelerinli asi/l bir düşe
öykünüyorum en çok da yarım aydan inşa ettiğim bir dünya elbet ölümün sancılı
yüzünden uzağa kaçmak adına peşinen kabullendiğim ve asla ödün vermediğim bir
coşku.
Renkler masum ve duru tıpkı iklimin
seferberliği saklı tutmaya çalıştığım masumiyet ile en çok da peyda olan beyazı
seviyorum belki şakıyan bir kuş belki açmayı unutan bir çiçek en çok sevmeyi
şiar edinen her halükarda sevilmek gibi bir talebi de yokken evrenden.
Ruhum buruşuk: en çok da duygusuz ve
ütülü ruhlardan uzaklaşmayı çare bilmişken yine de edimlerimde şaşkın bir
tevazu bazen göğe dokunma isteği hele ki kıpırtısız dudaklarımdan firar eden
kaçak bir yolcu gibi yürek iklimimde saklanan coşkulu bir mutluluk havası…
Günlerden umut olsa keşke bu gün
hatta peşi sıra gelen tüm günler…
Sonra gün yüzlü bir gülüş değse
gözlerime ve özlem gidersem tüm sevdiklerimle en çok da kendimi kabullendiğim
bir dünya özlemi bir o kadar onay gördüğüm tarafınca kim varsa beni kapıdan
kovanlar.
Uzağında kaldığım bir hayat işte
şeklen yaşadığım aslında endamlı Şimal yıldızına özendiğim elbet gözden düşen
kimse ya da yüreğimden kaçan bense peşinde iken insanların ve hayallerimin ve
zaman içinde irtifa kaybettiğim…
Bazen d/okunulmaz olduğunu
düşünüyorum içimdeki ellenmemiş cennetin ve kimi ağırlasam içimde geldikleri
gibi uzaklaşıyorlar.
Derken benim bana yakın olan ve
ikilem yüklenip ben de ben’i geride bırakıyorum ve git gide geri gidiyorum bir
o kadar geriliyorum hani nerede ise gergin bir yay gibi ve hedefim elbet
içimdeki arazi.
Her renkte kendimi arıyorum bazen gök
kuşağına özeniyorum ne zamanki gün uzaklaşıp da gece selam verse sonra
karanlıkta sayısız çiçeğin açtığına tanık oluyorum ve derken uçmaya başlıyorum
elbet kalemle buluştuğum sayılı saatler devreye giriyor ve işte tüm sıkıntılarım
devre dışı en çok da aşkın çığlığı ile irkiliyorum ve lisedeki coşkuma ve
yaşıma geri dönüyorum…
Hani tüm dünyayı sevdiğim elbet
tarafınca sevildiğime inandığım dünya oysaki sayılı insanlar var iken etrafımda
ve sarmalında sevginin aslında kandırıldığımı henüz fark edemediğim.
Yosun tutan bir mazi de değil hani
çünkü tarih aralıksız tekerrür ediyor ve her on yıllık periyotta yeni hayaller
kuruyorum ve neresinden baksanız on yıla varmadan ideallerim ve uğruna emek
verdiğim, çabaladığım her şey güme gidiyor ve işte hayatımda bir ilk gerçi
dokuz yıl doldu dolmadı ama hala yazıyor olabilmem benim için gerçekten de bir
mucize hükmünde.
Öncemde ayrı bir edim ve farkındalık
çünkü yazmak hem dünümü kapsıyor hem an’ımı hem de yarınlarımı.
Saklı tuttuğum daha çok şey var misal
bu yüzden içimdeki pikabın iğnesini bazen kırmak bazense temizlemek istiyorum
ve arındığıma delalet geçici bir nokta koyup da rutinim olmuşken yazma coşkusu.
Renklerin güzelliğine vakıf olduğum
ve Mart soğuğunda yaz’ı duyumsadığım ve yazılan her duygu ve hayal ürünü ne
varsa aslında benden bir parça hele ki parçalanmış hayatım ve prangalar
vurulmuş ayaklarım en azından yazarken unuttuğum gerçekler.
Hayatı içime çekmişken ve işte beyaz
acılarla renklileri ayırdığım belki de bu yüzden şiirler beyazların durulandığı
ve renkli hangi bilinmeyen yanım varsa bir n/esir olarak boş sayfaya düşüyor
elbet aldığım yorumlar da her şeyin ama her şeyin kuruyup yüreğimdeki
çekmeceleri düzenlediğim ve bilincimin kayıt dışı her farkındalığı yazarak şerh
düştüğüm bir dünyadan bile öte kocaman bir rahmetin iz düşümü…
Bazen iğneler batıyor parmaklarıma ve
yüreğime.
Bazen hayatı diken üstünde yaşıyorum
ve dile getirmeye henüz cesaret edemediğim her esaret adına da doğru vakti
kolluyorum ve de kodluyorum ruhumdaki verileri elbet hayatın sunumu bir o kadar
benden çaldığı yine de kendi sazımı çalıp kendi şarkımı söylüyorum sessizce ve
sevgiyle ördüğüm her yazı aslında içimdeki çocuğun aralıksız sallandığı bir
salıncak misali bana huzuru duyumsatıyor en azından bir süreliğine de olsa…
Unutmak istediğim çok şey varken ve
tarafınca unutulduğum çokça insan ve hatıra elbet umudun sireni çalarken son
anda frene b/asıyorum içimdeki çocuğu yoksa yetişkin olmamın da bir hükmü
kalmıyor tıpkı bir ömür pek de haiz olamadığım o yaptırım duygusu ile mücadele
verirken kendimle ve insanlarla en azından nefsimi öldürmüş olmanın verdiği
sevinçle razı geliyorum kaderin sunumuna ve içimdeki hoyrat rüzgârla
sürüklendiğim hangi izlek ve hangi duygu ise sabır ediyorum bir sonraki sahnede
mutlu ve umutlu rolünü üstlenmek adına.
Yoksa s/onsuzluğun rüştü asla
ispatlanmazdı hele ki öykündüğüm huzurlu bir dünyanın müdavimi olmak adına
yaşamayı ve umudu yaşatmayı da şiar edinmişken…